Psikoloji & Psikiyatri

Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi

Psikoterapi Sürecimden Nasıl Daha Fazla Fayda Görebilirim

Uzman Klinik Psikolog Serap Sözen
Psikoterapi Sürecimden Nasıl Daha Fazla Fayda Görebilirim Serap Sözen e1511680950507 - Psikoterapi Sürecimden Nasıl Daha Fazla Fayda Görebilirim
Psikoterapi süreci ruh sağlığı alanında uzmanlaşmış bir sağlık profesyoneli ile çeşitli alanlarda sıkıntılar, sorunlar yaşayan bir danışan arasında gerçekleşen bir süreçtir. Psikoterapi yaşantısal bir süreçtir. Yaşantısal bir süreç olması ile kast edilmek istenen danışan ve terapist arasında terapi odasında ortaya çıkan tüm durumların özellikle danışanın ilişkilerini ve hayatı nasıl yaşadığının göstergesi olmasıdır.

Terapist ve danışan arasındaki ilişki danışanın çevresindeki kişilerle kurduğu ilişkinin minimize edilmiş bir şeklidir. “Minimize edilmiş” olmasının nedeni ise normalde bir danışanın hayatında birçok kişi bulunurken terapi ilişkisinde terapist ve danışan olarak sadece iki kişinin olmasıdır. Psikoterapi sürecinde bu iki kişi arasında her ne yaşanıyorsa danışanın bu ilişkide yaşadıklarını terapi dışındaki hayatında da mutlaka yaşadığı varsayımından yol çıkılır. Şimdi bu konuyu biraz daha açalım.

Psikoterapi bir tür yaşantı olduğuna göre her yaşantının sağlıklı, verimli ve kişisel gelişime katkısı olabilmesi için belirli kuralları olması gereklidir. Bu durum elbette psikoterapi içinde geçerlidir. Psikoterapi sürecinin verimliliğini arttırmak içinde bazı kurallar koyulması ve bu kurallara hem terapistin hem de danışanın uyması gerekmektedir. Peki nedir bu kurallar? Ve psikoterapi sürecinin verimliliğini arttırma yönünde nasıl katkı sağlamaktadırlar?

Psikoterapi de en önemli kuralların başında “gizlilik ilkesi”” gelmektedir. Gizlilik ilkesi terapi esnasında konuşulan konuların ve alınan notların hiçbir surette danışanın kendisi haricinde kimseyle paylaşılmayacağının ve seans notlarını terapist dışında kimsenin okuyamayacağının güvencesinin verilmesidir. Bu terapinin olmazsa olmaz kuralıdır. Bu kural sayesinde ancak danışanlar kendilerini güven içerisinde hissederek terapistlerine açılabilirler.

Psikoterapi sürecinde uyulması gereken diğer kurallar ise terapist ve danışanın arasındaki ilişkinin güvenirliğini, tutarlılığını, her iki tarafında kişisel çıkarlarını korumaya yöneliktir. Örnek olarak seanslara tam zamanında başlama kuralını verebiliriz. Danışan randevu saatine en az beş-on dakika kala terapistinin ofisinde olmalıdır. Peki bu kural neden bu kadar önemlidir? Terapistinizin ofisinde tam randevu saatinizde olduğunuzu düşünelim. Ancak terapistinizin hiçbir açıklama yapmaksızın sizi yarım saat beklettiğini hayal edelim. O esnada neler hissedersiniz? Öfke? Hayalkırıklığı? Güvensizlik? Önemsenmediğini düşünmek? Belki bu duyguları veya daha başka duyguları… Bu örnekteki terapistin danışanını belki yarım saat kadar kısa görünen bir süre bekletmesi danışan üzerinde oldukça olumsuz etkiler bırakabildiği gibi, belki danışanın randevusundan hemen sonra yetişmek zorunda olduğu herhangi bir yere geç kalmasına da yol açabilir. Bu da terapist ve danışan arasındaki ilişkinin her ikisi açısından da gerilmesine neden olabilir. Ayrıca randevusuna geç alınan danışan bir sonraki sefere yarım saat geç gelmeyi kendisine hak görebilir! Tam tersi bir durumda ise bazen danışan randevusuna zamanında gelmemekte ve geciktiği süreyi kalan süresine ekleyerek seansı uzatmaya çalışabilmektedir. Bu gibi bir durumda birçok terapist bunu yapmak istemez ve kabul etmez. Çünkü zamanında terapide olmak danışanın sorumluluğudur. Terapistin sırada bekleyen başka danışanları veya seans sonunda yapmak zorunda olduğu başka işleri olabilir ya da kişisel tercihi olarak seans saatini uzatmama hakkı vardır. Danışandan kaynaklı bu gibi gecikme durumlarında sorumluluk danışana ait olmaktadır.

Bir diğer önemli kural ise randevu iptalleri ile ilgilidir. Psikoterapi alanında hizmet veren birçok klinisyenin oldukça önem verdiği bu kurala göre randevu iptallerin en az 24 saat (bazı işletmelerde 48 saat) yani bir gün öncesinden yapılmasının gerektiğidir. Randevu günü içinde yapılan iptaller, terapistlerin programlarını önceden hazırladıklarını göz önüne alındığında terapistin o günkü planını tamamen bozabilmektedir. Ayrıca kişinin gelmediği saate randevu alabilecek başka bir danışana da randevu verilememesine yol açabilmektedir. Buna ek olarak elbette ki terapistin iptal edilen saati boşa geçmekte ve bu da maddi bir zarar yaşaması anlamına gelmektedir. Bu gibi durumlarda danışandan 24 saat öncesine kadar iptal etmediği randevusunun ücreti talep edilir, ödemesi beklenir. Birçok danışanın bu kuralı anlamakta zorlandığı görülmektedir. Sık yapılan savunmalardan biri “Gelmediğim seansın ödemesini neden yapmak zorundayım ki?” olmaktadır. Danışanla kurallar ilk terapi seansında hatta çoğu zaman randevu verilirken telefonda belirtilmekte ve kişi bu kurallara uyacağını taahhüt ederek terapi sürecine başlamaktadır. Dolayısıyla hangi sebeple olursa olsun 24 saat öncesinden iptal edilmeyen randevunun sorumluluğu danışana ait olmakta ve ilk seansta verdiği taahhütü yerine getirmesi istenmektedir.

Peki tüm bu kurallara uyum terapi sürecinin verimliliğini nasıl arttırmaktadır? Terapide uyulması gereken kuralların hepsi kişinin verdiği kararların, yaptığı seçimlerin sorumluluğunu almasını sağlamaya yöneliktir. Randevu günü ortaya çıkan acil bir durum nedeniyle seansa gelemediğiniz için kendinizi çok haklı hissediyor olabilir ve bu konuda terapistinizden anlayış bekliyor olabilirsiniz. Durumunuz sizin açınızdan gerçekten çok acil olabilir veya gerçekten de acil bir durumla karşı karşıya kalmış da olabilirsiniz. Bu şartlar altında terapiye gelmediğinizde farkında olarak veya olmayarak bir karar almış ve seçim yapmış olursunuz. Kişiler ancak kararlarının sorumluluğunu aldığı, seçimlerinin sonuçlarına katlandığı takdirde kişisel hayatında başarılı ve mutlu olabilir. Psikoterapi süreci bu anlayış üzerine kurulu olan bir süreç olduğu ve danışan ile terapist arasındaki ilişkide terapist sorumluluk almayı ve sonuçlarına da katlanmayı öğreten bir nevi öğretmen konumda olduğu için sizden acil bir durum nedeniyle bile olsa yaptığınız seçimin, randevu günü terapinize gelmeme kararınızın sorumluluğunu üstlenmenizi ister. Siz sorumluluğu üstlendiğinizde terapistinizi de bir seçim yapma hakkı tanımış olursunuz: Randevuya gelememe gerekçenizi anlayışla karşılamak ya da karşılamamak…Elinizde olmayan şartlar da dahi verdiğiniz kararın sorumluluğunu üstlenmeyi ve sonuçlarına katlanmayı öğrenebilirseniz psikoterapi süreciniz size hayatla ilgili çok şeyi öğretebilmiş demektir.

Unutulmaması gerekir ki psikoterapi sürecinde terapistinizle aranızda ortaya çıkan durumlar, seans kurallarına maksimum düzeyde uyum sağlamak için çabalamanız, uyamadığınızda da bunun sorumluluğunu üstlenmeniz kişisel açıdan sizi oldukça geliştirecek, olgunlaştıracak ve terapiye hangi sorunla başvurmuş olursanız olun sorumluluk almayı öğrenebildiğiniz için zaman içinde onu çözmenizi sağlayacaktır.

 

Uzman Klinik Psikolog Serap Sözen

www.temasdanismanlik.com