Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiTakma Kafana
Öyle anlar olur ki bir şeye üzülmüş, sıkılmış ya da birine kızmışsınızdır. Ya da adam yerine konmadığınız duygularına kapılmışsınızdır. Hak ettiğinizi alamadığınız, kimsenin size hak ettiğiniz değeri vermediği hisleri içindesinizdir. Gelecekle ilgili kaygılısınızdır; ne yapacağınızı bilemez haldesinizdir. Aynı sözcükler ve konular sürekli aklınızı meşgul eder. Çok farklı duyguların baskısı altındasınızdır. Öfke, suçluluk, korku, kaygı, belki de çaresizlik içinde. Atmak, unutmak, düşünmemek istersiniz fakat nerede…
Çabalarınız yararsız ve anlamsız kalır.
Derdinizi sizi anlayacağını düşündüğünüz birisiyle paylaşmak istersiniz. Duygu ve düşüncelerinizi, yaşadıklarınızı anlatırsınız. Fakat ‘boş ver, aldırma, takma kafana’ sözleriyle karşılaşınca büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Keşke anlatmasaydım pişmanlığı içinde anlaşılmadığınız duygularına kapılırsınız…
. . .
Hiçbirimize yabancı değildir bu hikâye. Bazen takma kafana diyen taraftayızdır bazen de takma kafana denen tarafta. İletişim açısından bakıldığında ilginç (fakat klasik) bir durum söz konusudur. Hangi tarafta olduğumuza göre değişir anlamı.
Takma kafana sözü söylenene değil söyleyene yarar esas olarak. Bir şey yaptığı duygusu içinde azıcık içi ferahlar söyleyenin. İlginç bir şekilde hiçbir işe yaramadığını biliyor olsa da kendini bir sorumluluktan kurtulmuş gibi hisseder.
‘Takma kafana’yla birlikte çoğu zaman ‘boş ver’, ‘aldırma’, ‘bunlar da dert mi?’, ’sıkma canını’, ‘geçer zamanla’, ‘her şey senin elinde’ gibi ifadeler de kullanılır. Ne yazık ki hepsi de karşıdakini anlamaktan, karşıdakinde anlaşıldığı duygusu yaratmaktan çok uzak sözlerdir.
Nitekim ‘takma kafana’ sözüne maruz kalanlar ‘ben de takmak istemiyorum’, ‘elimde olsa çekmek ister miyim?’, ‘ne kadar takmamaya çalışsam da takıyorum’ dediklerine çok sık rastlanır. Aslında karşınızdakinden net bir çözüm bekliyor değilsinizdir. Derdiniz yalnız paylaşmaktır, dertleşmektir. Fakat birçok insanın böyle dinleme alışkanlığı yoktur.
Dostlar, arkadaşlar arasında kuşkusuz her paylaşım bu şekilde yaşanmaz. Fakat buna benzer biçimde yaşananların çok fazla olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. Ya birisi size söylemiştir ya siz birisine ya da kendi kendinize söylemişinizdir.
Oysa böyle bir nasihat aldığında “aaa çok doğru artık takmayayım bari” diyerek kafaya takmayı bırakana rastlanmamıştır. Fakat yine de hemen herkes bir yerde bu sözü kullanır. İşe yaramayacağını, hatta karşıdakini rahatlatmak bir yana kızdırabileceğini bilse de yine de kullanır.
Nitekim biraz dikkatlice incelendiğinde takma kafana yaklaşımının hemen her zaman empatiden uzak bir yaklaşım olduğu hemen fark edilir. Çoğu zaman durumu kurtarmak, geçiştirmek için kullanılır. Bazen de kendisinin yapabileceğini düşünerek ya da varsayarak karşısındaki insanın farklı bir insan olduğunu dikkate almama söz konusudur.
Bir de psikopat ya da antisosyal kişilik olarak adlandırılan kişilik özellikleri olan insanlar vardır ki diğer insanların içinde olduğu ruhsal durumu hiç önemsemezler. Bırakın takma kafana demesini karşısındaki insanı dinlemezler bile.
İşin diğer bir yönü de günlük yaşamda kimlere ve ne zaman takma kafana dendiğidir. ‘Takma kafana’ sözü güncel sorunlardan kaynaklanan durumlar dışında kişilik yapısı nedeniyle ya da bir ruhsal hastalık nedeniyle takıntı ya da takıntı olarak adlandırılabilecek biçimde akıllarını meşgul eden düşünceleri olanlara da çok yaygın kullanılmaktadır:
- Kişilerarası ilişkilerden kaynaklanan güncel sorunlar
- Bireysel duyarlılıklar (Her insanın yumuşak karın olarak adlandırılabilecek duyarlı olduğu konular vardır)
- Bir duygunun etkisiyle düşünüp durma (Öfke, narsistik incinme, suçluluk)
- Mükemmeliyetçilik
- Kendinden, başkasından ya da hayattan beklediğini alamamış olma
- Obsesyon
- Depresyon
- Hipokondriyazis
- Diğer ruhsal sorunlar
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı
Muayenehane:
Talatpaşa Bulvarı, No: 50, Dora Apt, Kat: 3, Daire: 3, Alsancak, İzmir
Yüz yüze ya da online görüşme randevusu için telefon : 0 542 236 13 54
Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.
Prof. Dr. Erol Özmen’in diğer makaleleri için lütfen tıklayınız