Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi“Kötülük” Maşallah’ın Neresinde
Sözlüklerde “Allah’ın istediği gibi”, “Allah korusun”, “Allah saklasın” anlamlarına geldiği belirtilen maşallah günlük dilde belli bağlamlarda kullanılmaktadır. Yüzeyel bakıldığında maşallah diyenin, maşallah dediğine kötü bir şey olmamasını, nazar değmemesini dilediği görülmektedir. Fakat maşallah diyenin, maşallah denileni kimden ve ne gibi kötülüklerden koruduğu pek söz konusu edilmemektedir günlük konuşmalarda. Maşallah çoğu zaman yeni alınan, güzel olan, başarılı olan, hoş, beğenilen, yakışan şeyler için kullanılır. Bunlar herkesin isteyebileceği, arzulayabileceği, kendisinde de olsun istediği, içinden “keşke bende öyle olsam”, “benim de olsa”, “ben de bu kadar beğenilsem”, benimki de bu kadar iyi olsa” diye düşündüğü şeylerdir bir yandan da.
Ülkemiz kültürünün bir parçası olan maşallah, kimi zaman kötü bir şeyin olmasını engelleyeceği inancıyla, kimi zaman bir alışkanlık olarak, kimi zaman bir beklentiyi karşılamak düşüncesiyle söylenir. Aynı zamanda maşallah korunmaya çalışılan kişiye takılan bir takı ile de somutlaştırılabilmektedir. Maşallah deyişinin ortaya çıkmasında rol alan toplumsal ve bireysel bir çok etmen bulunmaktadır. Bu yazıda insanın her türlü davranışının ortaya çıkmasında kültürün ve toplumun payının büyük olduğu gerçeği göz ardı edilmeden, maşallahın ortaya çıkmasında rolü olduğu düşünülen bireysel zihinsel dinamikler işlenmeye çalışılacaktır. Fakat bireysel zihinsel dinamiklerin işlenmesi, kaçınılmaz olarak bir yandan da toplum içi dinamikler ve kültürümüzdeki bazı ögeler hakkında fikir verir. Burada ileri sürülen yorumların bazı kişilere tümüyle, bazılarına kısmen uyduğu, bazılarına da hiç uymadığı söylenebilir. Böyle görünmesinin nedeni çoğu zaman ortaya çıkış dinamiklerinin bütünüyle farklı olmasından çok zihinsel dinamiklerin kişide yerleşmişlik derecesiyle ilişkilidir.
Maşallah’ın ortaya çıkmasına neden olan zihinsel dinamikler düşünüldüğünde ilk göze çarpan, maşalllah diyenin maşallah denileni kötülükten korumayı amaçladığıdır. Çarpıcı görünen diğer bir özellik de maşallah demekle, yazmakla ya da maşallah adı verilen bir takı takmakla bu kötülüğün oluşmayacağının varsayılmasıdır.
Maşallah diyenin maşallah dediğini kötülükten korumayı amaçlamasına kabaca bakıldığında ilk akla gelen bir başkasının kötülük yapmasının engellenmeye çalışıldığıdır. Fakat daha ayrıntılı incelenirse bir yandan da kişinin kendi içindeki kötülükten (her insanın bilinçdışında bulunan yıkıcılık, öfke ve saldırganlık) korkmasının olduğu da görülür. Nitekim bazen maşallah diyenlerin beraberinde nazarım değmesin de dedikleri görülmektedir. Başka bir açıdan bakıldığında da ister başkasından, ister kendisinden kaynaklansın maşallah diyenin sonuçta bir kötülük oldurduğu görülmektedir. Yani maşallah denene maşallah diyen tarafından imgelemsel kötülük yapılmış, kıskanılan güzelliği bozulmuştur. Dolayısıyla kötülüğün başkasından kaynaklanacağını varsaymak bilinçdışı düzeneklerle insanın kendi içindeki kötülüğün çarpıtılmasından başka bir şey değildir. Kendi içinde yıkıcılık, öfke olduğunu düşünen kişi, bunların başkasında da bulunduğunu düşünür; başka bir deyişle kendinde olanın başkasında da olduğunu ve kendine yöneldiğini düşünür, böylece kendi içinde olanı başkasına yansıtır. Bilinçdışı düzeyde kişi kendi içinde varolanı önce yadsımakta, kendinde olanı yansıtarak kötülüğün başkasında olduğunu kurgulamaktadır Maşallah diyerek, kişi, oluşacağından korktuğu kötülüğün oluşmasını engellediğini düşünürken, bu bilinçdışı düzeyde kötülüğün oluştuğu ve maşallah diyerek oluşturulanın bozulduğunu varsaymaktadır. Başka bir deyişle maşallah kişiye kendi içindeki yıkıcılık, öfke, saldırganlık, kıskançlık gibi eğilimleriyle baş etmesine olanak sağlamaktadır.
Maşallah diyen bir kötülüğün oluştuğunu ya da oluşacağını düşünmekte ve bundan kurtulmak için maşallah diyerek bunu bozmakta ya da engellemektedir. Yani maşallah diyen bilinçdışı bir düşüncenin aklından geçmesiyle oluşabileceğini düşünmektedir. Psikiyatrik terminolojide bu büyüsel düşünce olarak tanımlanmaktadır; büyüsel düşüncede düşünülenin olduğu ya da olacağı varsayılır. Büyüsel düşünce kendi başına bir psikiyatrik hastalık düşündüren bir durum değildir. İnsanın gelişim basamaklarının ilk dönemlerinde doğal olarak bulunur, erişkinlik döneminde de belli dereceye kadar bulunması olağan sayılabilecekken kişinin yaşamını etkileyecek derecede bulunması psikiyatrik bir hastalığın varlığını düşündürebilir. Büyüsel düşünceye okul öncesi çağdaki çocuklarda çok sık rastlanmaktadır. Örneğin bu çağdaki bir çocuk babasının ölümünü aklından geçirirse bir yandanda bunun gerçekleştiğini ve bundan da kendisinin sorumlu olduğunu düşünerek korku ve suçluluk duygusu yaşar. Zaman içinde bu tarz düşüncenin giderek etkinliği azalmakta fakat bütünüyle ortadan kalkmamaktadır.
Yukarıda ele alınanlara genel olarak bakıldığında maşallahın birey tarafından kendi içindeki kötülük ile baş etmek amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Maşallah denilmesine neden olan bir yaşantıya bakıldığında, maşallah denilenin körüklediği ve kötülük olarak düşünülen bazı duygular/dürtüler/istekler sanki oluşmuş ya da oluşacakmış gibi algılanmaktadır (büyüsel düşünce). Maşallah diyen aslında kendi içinde bulunan bu kötülükleri ayırt etmekte(yarı bilinçli düzeyde ya da bilinçdışı düzeyde), büyüsel düşünce nedeniyle oluştuğunu ya da oluşacağını düşündüğü bu kötülüklere karşı önlem alma gereği duymaktadır; önce yadsımaya çalışmakta, yadsıma yetmediğinde kötülüğün aslında kendinde olmadığı ve başkasında bulunduğunu düşünmektedir.
Belki de maşallah’ın ortaya çıkmasında ilk tetiği çeken (bu yazıda da bilerek kötülük olarak tek sözcükle anlatılan) aslında insanın özünde bulunan bazı duygu, dürtü ve isteklerin sanki kötülükmüş gibi algılanmasıdır. Bu yazıda kötülük olarak anlatılanlar arasında rekabet, kıskançlık, sahip olma, üstün olma, öfke, saldırganlık gibi insana özgü özelliklerdir; doğal olarak sorun bunların nasıl işleneceği ya da bunlarla nasıl başedileceğidir. Toplumumuzda bunlarla başetmenin yollarından birisinin de maşallah olduğu görülmektedir.
Uzm. Dr. Firdevs Seyfe Şen – Prof. Dr. Erol Özmen
Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.
Prof. Dr. Erol Özmen’in diğer makaleleri için lütfen tıklayınız