Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiRekabet

Fakat yok sayılmaya çalışılsa da biraz dikkatlice bakıldığında ülkemizde de acımasız bir rekabetin yaşandığı açık olarak görülür. Her türlü organizasyonda yönetici konumunda olanlar, yerlerini alabilecek insanların yetişmesine olanak tanımazlar. Sürücülerin trafikte kendilerinin ve başkalarının yaşamını hiçe sayarak acımasızca öne geçmeye çalıştıkları gözlenir. Ülkemizde ilişkileri koparan acımasız miras kavgalarının olması ve sonunda ortaya çıkan küskünlükler biraz da bu yüzdendir.
İnsanlar arası ilişkilerde rekabet çok çeşitli biçimlerde ortaya çıkar; bir çoğunun ayırdına bile varmayız. Hele ülkemiz gibi rekabetin hoş görülmediği toplumlarda rekabet içinde olunduğu kabul bile edilemez. Oysa insanın doğasında, yaşamın içinde vardır rekabet. Rekabetin ilk örneklerini daha küçücükken ana-babasıyla yaşar insanoğlu. Muhtemelen çevresindeki insanların kendisinden farklı insanlar olduğunu anlamaya başlama ile koşut gelişir rekabet. Çocukken beslenmede, giyinmede, oyunlarda, uyumada ve tuvalet eğitiminde karşılaşılan güçlükler; ana-babanın sevgisini kazanmak için kardeşler arasında yaşananlar ve ilkokulda arkadaşlarından önde olma istekleri rekabetin ilk örnekleridir.
Erken çocukluk yıllarında yaşananlar rekabeti yaşama tarzımızı şekillendirir. Yaşamımız boyunca çocukluğun ilk yıllarında yerleştiği biçimiyle rekabet etme tarzımızı yineler dururuz. Kimi acımasız bir rekabet içindedir, rakibini saf dışı edebilmek için her türlü yola başvurur. Kimi mümkün olduğunca kaçınır rekabetten. Kimi kaybetmekten korktuğu için, kimi kazanmaktan korktuğu için kendisini kaçmasının olanaksız olduğu rekabetten uzak tutmaya çalışır. Rekabeti yok saymaya çalışmak anlamsız ve gereksiz bir çabadır; bu çaba içinde olanların dönüp bir kendilerine bakmalarında yarar bulunmaktadır: rekabette onları korkutan nedir? Rekabet edemeyen ya kaybetmekten korkar ya da kazanmaktan.
Genel olarak bakıldığında ülkemizde karşıdakine yaşama hakkı tanımayan bir rekabet anlayışının egemen olduğunu görürüz. Kendi gibi düşünmeyen ve kendi gibi olmayan insanlar ya saf dışı edilmeye ya da hizaya getirilmeye çalışılır. Giderek karmaşıklaşan ve yarış üzerine kurulan ve önde olmayı kışkırtan günümüz kültürü rekabeti yatıştırmak bir yana daha da körüklemektedir. “Arkadaşlığı, dostluğu kaybettirmeyen”, “ne olursa olsun kazanacağım hırsından uzak” “kazandığında karşıdakini küçümsemeyi ve büyüklük sarhoşluğuna kapılmayı içermeyen”, “kaybedenin dünyaya küsmediği”, “kazananın her şey benden sorulur edasına kapılmadığı”, “yardımlaşmanın eşsiz insancıl güzelliğini alıp götürmeyen” ve “hayatın yalnız yarışılandan ibaret olmadığını gösteren” bir rekabet anlayışının egemen olması en büyük dileğimdir.
Prof. Dr. Erol Özmen
Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.
Prof. Dr. Erol Özmen’in diğer makaleleri için lütfen tıklayınız