Psikoloji & Psikiyatri

Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi

Koronavirüs Salgınının Psikolojik Etkileri

Prof. Dr. Erol Özmen
coronavirus COVID 19 - Salgın Hastalık Psikolojisi

Tüm Dünyayı etkileyen koronavirüs (covid-19) salgını insanların ruh sağlığını da etkiliyor. Salgının psikolojik etkileri yalnız bugünlerle sınırlı kalmayacak, yakın ve uzak gelecekte de insanların ruh sağlığını çok yönlü etkileyecek. Bu yazıda daha çok salgının yaşandığı dönemde ortaya çıkan psikolojik etkiler üzerinde durulacaktır.

Aşağıda ağırlıklı olarak ruhsal bir hastalığı olsun ya da olmasın her insanın yaşayabileceği psikolojik sorunlar sırasıyla ele alınacaktır. Bir ruhsal hastalığı olanlarda sorunun daha karmaşık ve daha şiddetli biçimde yaşanabileceği ve halen bir ruhsal hastalık tedavisi görmeyenlerde de bir ruhsal hastalığın gelişebileceği akılda tutulmalıdır.

Salgın dönemlerinde her insan farklı psikolojik etkilenmeler yaşar. Kimi insan belli belirsiz etkilenirken kimi insan yaşamı alt üst olacak derecede etkilenir. Kimi insanda da etkilenme hiç yokmuş gibi görünse de iç dünyada dışa yansımayan etkilenmeler söz konusu olur. Bazı insanlardaki etkilenme ise kendini salgın sonrasında  gösterir.

Farklılığı etkileyen etmenler arasında insanların kişilik yapıları, geçmişte ve yakın zamanda yaşadıkları, kullandıkları savunma düzenekleri, sorunlarla baş etme becerileri, sosyal destek sistemleri sayılabilir. Kuşkusuz kişinin kendisinde ya da yakınlarında hastalığın varlığı, hastalığın nasıl bir şiddette yaşandığı, işi gereği bulaşma riski altında olma gibi etmenler de psikolojik etkilenmeyi arttırır.

 

Stres

Baş etmekte zorlanacağını ya da baş edemeyeceğini düşündüğü bir sorunla karşı karşıya kaldığında her insan stres yaşar. Stres anında her insan kendi kişilik özelliklerine göre korku, kaygı, endişe, umutsuzluk, karamsarlık ve yalnızlık gibi kendisine özgü rahatsız edici duygu ve düşünceler yaşar.

Salgın döneminde strese girmek son derece doğal ve beklenen bir durumdur. Somut, yaygın, nasıl ve ne zaman karşılaşılabileceği öngörülemeyen bir tehlike her insanda baş edilmesi zor bir korku yaratır. Bu korku doğal olarak stres oluşturur.

Dışarıdan stres yaşamıyormuş gibi görünen ya da kendini stresli hissetmeyen kişinin kullandığı savunma düzenekleri nedeniyle böyle görünüyor olma olasılığı çok yüksektir. Terapilerde iç dünyasında baş edemeyeceğini düşündüğü şiddette korku (ölüm korkusu gibi) ve kaygı (belirsizlik ile ilgili kaygılar) yaşayanların bu duygularını bilinçdışı düzeneklerle yadsıyarak yok saydıkları çok sık görülmektedir.

Neyin, nasıl ve hangi şiddette stres yaratacağı, stresle nasıl baş edilebileceği tümüyle kişiye özgüdür. Salgın döneminde yaşanan stres için de her insan olağan zamanlarda  kendisini ne rahatlatıyorsa, ne yatıştırıyorsa onları daha çok yapmalıdır. Fakat daha önce denemediği stresle baş etme yollarını da denemeyi ihmal etmemelidir.

Stres yaşamıyormuş gibi görünenler ise akıl ve mantık yürüterek kendilerini, sevdiklerini, yakınlarını, çevrelerindekileri ve toplumu tehlikeye atmayacak biçimde davranmalıdır.

 

Korku, kaygı, endişe (anksiyete)

Yaşamını, bedensel ve ruhsal bütünlüğünü ya da toplumsal konumunu tehdit eden bir durumla karşılaştığında her insan korku, kaygı ve endişe gibi duygular yaşar. Bu duygulara duyguları arttıran ya da duygulardan kaynaklanan düşünceler de eşlik eder.

Ruh sağlığı alanında anksiyete olarak adlandırılan bu duyguların yaşanması son derece doğaldır ve kişiyi önlem alma konusunda uyaran bir sinyaldir.

İnsanın bedensel, ruhsal ve toplumsal bütünlüğünü tehdit eden salgınlar sırasında anksiyete yaşanması beklenen hatta olması gereken ve kişiyi önlem alması gerektiği konusunda uyaran en doğal durumlardan birisidir. Ancak yaşanan anksiyetenin şiddeti ve kişinin bunu nasıl yorumladığı önemli bir konudur. Her insan anksiyete yaşadığında ruhsal bütünlüğünü korumak için çeşitli ruhsal düzenekler kullanır. Bu düzenekler bazen ve bazı insanlarda yetersiz kalır. Kişinin gerektiği biçimde davranmasını ve bilgilenmesini olumsuz etkileyen, yaşam kalitesini bozan, gün boyu ve günlerce stres içinde hissetmesine neden olan anksiyete söz konusu ise psikolojik olarak ele alınması gereken bir durum söz konusu demektir.

Makul olmayan derecede olan ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen anksiyete söz konusu olduğunda profesyonel yardım alınması mutlaka düşünülmelidir. Salgın dönemlerinde şiddetli anksiyetesi olsun ya da olmasın her insanın kendini ne rahatlatıyorsa, kaygılandırıcı düşünceleri kafasından ne uzaklaştırıyorsa onları mutlaka fazlasıyla yapması gerekmektedir. Anksiyeteyi azaltabilecek en önemli konulardan birisi doğru bilgilenme ve bilgiyi doğru yorumlamadır. Bu nedenle güvenilir kaynaklar dışında bilgi arayışına girilmemeli ve duyulan her bilginin doğruluğu sorgulanmalıdır. Eğlendirici, zihni dağıtıcı, umutlandıran, birlik ve beraberlik duygularını besleyen, dayanışma ve güven içinde hissettiren etkinlikler mümkün olduğunca çok gerçekleştirilmelidir. Sosyal desteği daha iyi hissedebilmek için aile üyeleri, eş, dost ve akraba ile sanal ortamda ya da telefon ile daha sık iletişime girilmesi de yararlı olacaktır. Haber izlemeye belli bir standart getirilmeli, sürekli haber izleme bırakılmalı, sosyal medya ile yayılan bilgiler hemen doğru kabul edilmemeli, doğruluğundan emin olunmayan bilgiler sosyal medyada paylaşılmamalıdır.

Bazı insanlar ise bir tehlike ile açıkça karşı karşıya olsa bile anksiyete yaşamıyor gibi görünürler. Fakat bu görüntü her zaman kişinin iç dünyası ile uyumlu değildir. Genellikle bu tür durumlarda iç dünyada baş etmekte zorlanılacağı düşünülen bir anksiyete ya da anksiyete kaynağının varlığı söz konusudur. Yani kişi durumu ve durumunu yadsımaktadır. Meydan okurcasına ortalarda fazlaca gezinmek de bu yadsımanın kanıtıdır. Kendini rahat, kaygısız ve korkusuz hissedenler akıl ve mantık kullanarak en azından ailesini, yakınlarını ve diğer insanları düşünerek hareket etmelidir.

 

Evhamlanma

Salgın dönemlerinde bedensel sağlık ile ilgili kuruntulara kapılmak ve kaygılanmak çok sık görülür. İnsanlar bedenlerinde olup bitenlere, bedenlerindeki her türlü hisse daha duyarlı olurlar. Her türlü bedensel hissi daha kolay fark eder, kolayca olumsuz yorumlarda bulunurlar. Halk arasında evhamlanma olarak da adlandırılan bu durum psikoloji literatüründe hipokondriyazis (hastalık hastalığı) ve somatizasyon (bedenselleştirme) olmak üzere iki farklı kavrama işaret eder. Hipokondriyaziste kişi kendisinde ciddi bir bedensel hastalığın var olduğunu düşünürken somatizasyonda kişide ruhsal sorunlardan kaynaklanan bedensel yakınmalar vardır. Birçok insanda ikisinin bir arada olduğu da görülür.

Beden sağlığı ile ilgili kuruntuların ve bedensel belirtilerin kaygının yansıması olduğu unutulmamalıdır. Kaygıyı (anksiyeteyi) azaltacak her adım evhamlanmayı da azaltacaktır. Evhamdan kurtulmaya çalışırken yapılması gereken en önemli girişimlerden birisi de zihni farklı konulara yönlendirmek amacıyla başka konularla ilgilenmektir.

Unutulmaması gereken konulardan birisi de her insan bedenine odaklandığında bedeniyle ilgili bir şeyler mutlaka hissedeceğidir. Örneğin her insana zaman zaman sıcaklamış, boğazında gıcık varmış gibi gelir. Yine aynı şekilde herkesin başı arada ağrır, hızlı koştuğunda ya da merdiven çıktığında nefes nefese kalır, derisi kuruyunca kaşınır. Salgın dönemlerinde kaygılanmanın etkisiyle bu hisler hemen en kötüye yorulur.

 

Tahammülsüzlük, tepkisel olma

Stresli ve gergin oldukları dönemlerinde insanların daha kolay sinirlendikleri, kızdıkları ve parladıkları gözlenir. Salgın dönemlerinde de aynı durum ortaya çıkar. İnsanlar daha tahammülsüz ve tepkisel olurlar. Normal zamanlarda kızmayacakları, sinirlenmeyecekleri konulara abartılı tepkiler gösterebilirler.

Salgın dönemlerinde alınan önlemlere ve koruyucu girişimlere uymayan insanlara da birçok insan tepkisel davranmaktadır. Açıkça haklılık payı olsa da önlemlere uyum göstermeyenlere mümkün olduğunca sakin bir tavırla yaklaşılmalıdır. Tepkisel davranarak bu insanlar daha savunucu olmaya itilmemelidir. Açıkça mantıksız ve herkes için tehlike yaratacak bir davranışla karşılaştığında bir insanın sinirlenmemesi mümkün değildir. Ancak hangi davranış (sakin davranmak ya da bağırıp çağırmak) daha çok işe yarayacaksa o davranış gösterilmelidir. Gerektiğinde kolluk kuvvetlerine bildirme seçeneğinin kullanılması ciddi olarak düşünülmelidir.

Bazen de tersi söz konusu olur. Önlemlere uymadığınızı düşünen bir kişi sizi sinirli ve kaba bir şekilde uyarabilir. Bu durumda da sakin kalmayı başarmak çok önemlidir. Bu tür durumlarda ısrarlı biçimde haklı olduğunu kanıtlama çabası içine girilmemelidir. Karşınızdaki kişinin söylediklerinizi duyma olasılığı pek olmadığı için haklılığınızı kanıtlama çabası içine girmenin çoğu zaman hiçbir yararı olmaz. Karşımızdaki kişinin içinde bulunduğu stres nedeniyle böyle davranabileceği unutulmamalı, onun tepkisi kişiselleştirilmemelidir.

 

Ortada bir tehdit yokmuş gibi davranma

Ortada açık bir tehdit sanki yokmuşçasına aşırı rahat davranma hali çok farklı nedenlerle ortaya çıkabilmektedir.

İlki bilinçdışı korku ile bireyin ancak bu şekilde baş edebiliyor olmasıdır. Stres ve anksiyete ele alınırken bu durumun nasıl olabileceği açıklanmıştı. Bu davranış kişinin alışılagelen davranışına uymuyorsa gözlenen davranışın iç dünyadaki anksiyete ile baş etme çabası olma olasılığı daha yüksektir.

Narsistik büyüklenme içinde olan bireyler kendilerini adeta bir süperman gibi hissederler. Hastalanmayan, hastalansa bile bunu atlatacak özel bir insanmış gibi görürler.

Üçüncü olasılık ise vicdansız bir kişilik yapısına sahip olmaktır. Bu insanlar vicdani yapısı sağlıklı gelişmeyen, bencil, başkalarını hiç önemsemeyen, onların başına ne gelirse gelsin bunu umursamayan insanlardır.  İçlerinden nasıl geliyorsa öyle davranırlar, başkası için kendi gereksinimlerini ertelemezler.

Öfkelerini açıkça değil de daha dolaylı yoldan ifade eden pasif agresif insanlar da salgın dönemlerinde diğer insanları öfkelendirecek tarzda davranabilirler.

Psikolojik kavramlarla açıklamak pek kolay olmasa da toplumuzda yaygın olarak kullanılan bazı ifadeler de ortada bir tehdit yokmuş gibi davranmayı anlamaya katkıda bulunmaktadır. Bunların arasında “bana bir şey olmaz”, “bir şey olmaz”, “atın ölümü arpadan olsun”, “ne yazıldı ise o olur”, “her şey olacağına varır”, “olacak olana engel olunamaz”, “acı patlıcanı kırağı çalmaz”, “zamanı gelince düşünürüz” sayılabilir.

Hangi nedenle olursa olsun ortada bir tehdit yokmuş gibi davranan insanların davranışlarını akıl ve mantık süzgecinde geçirerek içlerinden geldiği gibi davranmayı bırakmaları gerekmektedir.

 

Belirsizliğe katlanamama

Biraz sonranın, yarının ve geleceğin ne getireceğini bilememek, başka bir deyişle belirsizlik bazı insanlar için çok kaygı uyandırıcı bir durumdur. Koronavirüs salgınına benzer durumlar da bu kaygıyı besler.

Belirsizliğe katlanamama hissine hemen her zaman yaşamının kontrolünü elinden kaçırdığı hissi eşlik eder. Kontrolü elinde tutmak isteyen insanlar, her şeyi kendileri belirlemek ve bilmek isterler. Kontrol edemedikleri bir durumla karşılaştıklarında da kaygılanırlar.

Yaşamın kontrolünü elinden kaçırdığı hissini aşmak için doğru bilgiler edinerek koruyucu önlemleri uygulamak yaşamın kontrolünü elimizde olduğu hissi yaratır. Diğer yandan belirsizliklere odaklanmak yerine belirli olanlara, bilinenlere, olumlulara odaklanmak da belirsizlik duygusunun aşılmasına katkıda bulunabilir.

Belirsizliğin her insanda belli bir düzeyde kaygı uyandırmasının doğal bir durum olduğu akılda tutularak yaşanan kaygıdan kurtulmak için her şeyi belirli hale getirme çabasından vaz geçilmelidir.

 

Güven içinde hissedememe

İnsanoğlu kendini güven içinde hissetme gereksinimi içindedir. Çocuklar kendisini her şeyden koruyan, kollayan, kendisine bakan, seven anne babanın varlığında kendini güven içinde hisseder. Her insan anne ve babanın her şeye gücü yeten bir insanmış gibi algılandığı dönemden kalan güven içinde hissetme gereksinimi içindedir.

Gerçeğin böyle olmadığını bildiği halde yaşamını çocuksu güven içinde hissettiği bir ortamda sürdürdüğünü düşünür. Fakat koronavirüs salgını gibi olaylar düşlediği gibi güven içinde olmadığı gerçeği ile yüzletirir insanları.

 

Sürü psikolojisine kapılma

İnsanoğlu herkesin ya da çoğunluğun yaptığı bir şeyi (yapılanın mantıksız olduğunu düşünse bile) yapma eğilimindedir. Psikolojide sürü psikolojisi olarak adlandırılan bu tutum salgın dönemlerinde de ortaya çıkar. Salgın dönemlerinde yaşanan belirsizlik hissi, gerginlik ve kaygı kitlesel hareketlere neden olabilir. Koronavirüs salgını döneminde de Dünyanın birçok bölgesinde ve ülkemizde marketlere hücum edildiği gerekli ve gereksiz birçok ürünün evlerde stoklandığı görülmüştür.

Tedbirli olmak kuşkusuz önemli bir gerekliliktir fakat bunun aşırıya kaçıp kaçmayacağı mutlaka değerlendirilmelidir. Herkes alıyor, ne olur ne olmaz ben de alayım duygusu yaratan sürü psikolojisinin etkisinde kalmamak için çaba harcanmalıdır. Sakin olunan bir anda olası senaryolar dikkate alınarak bir yol haritası çizilmeli ve bu çerçevede hareket edilmelidir.

 

Yakınları için kaygılanma ve üzülme

Her insan yakınlarını düşünür. Onların başına olumsuz bir şeyin gelme olasılığı herkesi kaygılandırır. Salgın dönemlerinde bu daha belirgin olarak yaşanır. Yakınının hastalanabileceği ile ilgili kaygılar yanında ona hastalık bulaştıran kişi olabileceği ya da onu koruyamayacağı hisleri de kişiyi zorlar.

Yakınları için üzülenlerin yapacağı en iyi şey edilgin bir şekilde beklemek yerine etkin olmaktır. Salgına yönelik koruyucu önlemleri uygulamak ve onları da önlemleri uygulama konusunda teşvik etmek onların hastalanma olasılığını zaten çok azaltacaktır.

Bazı insanların ise böyle durumlarda makul düzeyin ötesinde kaygı, endişe ve üzüntü yaşadıkları görülmektedir. Günlük uygulamalarda makul olandan daha şiddetli kaygılanan insanların ‘sorumluluk duygusu aşırı gelişmiş’, ‘kendinden çok başkalarını düşünen’, ‘çocukları için saçını süpürge eden‘, ‘sevgi açlığı içinde olan’ ve ‘sevildiğini yeterince hissedemeyen” insanlar olduğu görülmektedir.

 

Yalnızlık, kimsesizlik hissi

Stresin yoğun yaşandığı zamanlarda kendisine destek olacak birinin varlığını hissetmek ruh sağlığını koruyucu bir işlev görür. Salgın dönemlerinde, karantina uygulamalarında, eve kapalı kalınması gereken dönemlerde insanların birbirini telefonla araması, balkonlarda karşıdan karşıya hal hatır sorması, sosyal medya ile etkileşim içinde olması tüm tarafların yalnızlık hissini aşmasına katkı sağlayacaktır.

Yalnızlık ve kimsesizlik hissini bu dönemde en zorlu yaşayacak olanlar kuşkusuz koronavirüslü hastalar ve koronavirüs şüphelisi kişiler olacaktır. Bu hastalara da mümkün olan her şekilde ulaşılmaya ve iletişim kurulmaya çalışılmalıdır. Evinde karantina altında olanların kendileri de mümkün olduğunca insanlarla iletişime geçmesi yararlı olacaktır. Eğer yoksa karantina altında olan kişilere kullanabilecekleri telefon ve tablet gibi iletişim araçları ile internete bağlanma olanağı sağlanmalıdır.

 

Damgalama, damgalanma

Şizofreni, lepra, AİDS, epilepsi gibi hastalıklara toplum içinde önyargılı biçimde yaklaşılır. Hastalara dışlayıcı, ayrımcı biçimde davranılır. Damgalama ya da damgalanma olarak da adlandırılan bu durum koronavirüs salgınında da önemli bir toplumsal sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Hastane ortamında bile koronavirüslü hastaların dışlayıcı ve uzakta tutucu davranışlara maruz kalabildiği görülmektedir. Tabii bu noktada uyulması gerekli olan izolasyon ve karantina önlemleri bu çerçevede ele alınmamalıdır.

Damgalamaya maruz kalan, dışlanan, herkesin kaçtığı bir insan olmak da hemen her insanı psikolojik olarak olumsuz etkiler. Böyle bir duruma maruz kalanların uzak durulanın kendileri olmadığını koronavirüs olduğunu unutmamalıdır.

 

Bıkkınlık, bezginlik

Uzun dönemli mücadele verilmesi gereken durumlarda bazı insanlar bir süre sonra bezginlik ve bıkkınlık yaşarlar. Bu havaya kapılanlar, artık ne olacaksa olsun diyerek disiplinli davranmayı bırakırlar. Özellikle salgın dönemlerinde bu daha çok önem taşır. Bir anlık temkinsiz davranış hastalığın bulaşması ile sonuçlanabilir.

Genel olarak sabırlı davranabilen insanlarda böyle bir sorun yaşanmaz. Fakat sabırsız ve tez canlı kişilik özellikleri olan insanların bu konuda özel özen göstermesi gerekir.

 

Salgından psikolojik olarak daha az etkilenmek için neler yapılabilir?

Salgından psikolojik olarak daha az etkilenmeyi başarmanın yolu salgının yarattığı korkuyu aşmaktan geçer. ‘Doğru bilgilenme’, ‘bu çerçevede  önlemler alma’ ve rahatlatıcı etkinliklerde bulunma’ korku ile baş etmede etkili olacak temel girişimlerdir. Bireylerin salgının yarattığı stres ve ruhsal sorunlarla başarılı biçimde baş edebilmesine yardımcı olacak tavsiyeler aşağıda sıralanmıştır.

Bireyin bu tavsiyeleri yerine getirmesinde kendisinin kişilik özelliklerinin yanında, içinde yaşadığı toplumdaki ve ülkedeki psikolojik ortam da çok önemlidir. Ülke çapında toplumca umutlandıran, birlik ve beraberlik duygularını besleyen, dayanışma ve güven içinde hissettiren etkinlikler mümkün olduğunca çok gerçekleştirilmelidir.

Bu tavsiyeleri uygulamak kadar önemli konulardan birisi de yaşanan psikolojik sorunların profesyonel yardım gerektirip gerektirmediğini ayırt etmektir. Yakınmalar gün boyu ve günlerce sürüyorsa, kişi hiç bir şekilde içinde bulunduğu olumsuz ruhsal durumdan çıkamıyorsa, yemek ve uyku alışkanlıkları günlerce bozulduysa kişide bir ruhsal hastalığın gelişmiş olabileceği düşünülmelidir. Bu durumda doktora gitmek mümkün olamıyorsa online yani internet üzerinden psikolojik yardım arayışı içine girilmelidir.   

  • Evde kalarak virüsün bulaşma olasılığını en aza indirin
  • Korunma önlemlerini gerektiği şekilde uygulayın
  • Kaynağına güvenmediğiniz ve kaynağı bilinmeyen yerlerden gelen bilgilere değer vermeyin
  • Sağlıklı beslenin
  • Uykusuz kalmayın, uyku düzeninizi bozmayın
  • Evde yapabildiğiniz kadar spor, egzersiz yapın
  • Dikkatinizi başka konulara da yönlendirin, sürekli salgını düşünen bir halde kalmayın
  • Günlük yaşamınızı olabildiğince sürdürün
  • Geleceğe yönelik planlarınızı akstamadan gerçekşleştirmek için çaba harcayın
  • Kitap okuyun, film izleyin, eğitim videoları izleyin
  • Mizahın ruh sağlığını koruyucu etkisini bilerek espri yapın, olaylara esprili yaklaşın, eğlendirici etkinlikler yapın
  • Sevdiklerinizle, dostlarınızla dertleşin, sıkıntılarınızı telefonla ya da sosyal medyada paylaşın
  • Sürekli haber izlemeyin, haber izlemeyi sınırlandırın
  • “Her an bir şey olabilir” havasından sıyrılın
  • Kendinizi dayanışma içinde hissedeceğiniz toplumsal etkinliklere (sağlık çalışanlarının belli bir saatte alkışlanması gibi) mutlaka katılın

Güncelleme: 27.03.2020

 

Prof. Dr. Erol Özmen
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı

Muayenehane:
Talatpaşa Bulvarı, No: 50, Dora Apt, Kat: 3, Daire: 3, Alsancak, İzmir
Yüz yüze ya da  online görüşme randevusu için telefon : 0 542 236 13 54

Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.

Prof. Dr. Erol Özmen’in diğer makaleleri için lütfen tıklayınız