Psikoloji & Psikiyatri

Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi

Çocuğum Otizm Mi ? – Erken Dönemde Anlamak

Uzman Dr. Işılay Altıntaş
ocuğumotizmmi e1450779805499 - Çocuğum Otizm Mi ? - Erken Dönemde Anlamak
Çocukluk dönemi beyin gelişiminin hızı açısından adeta mucizevî bir dönemdir. Çocuk bir yandan hayata kök salmaya başlarken diğer yandan çeşitli becerileri tomurcuk vermeye başlar. Bu beceriler en ham hallerinden büyüdükçe en kompleks becerilere dönüşürken beyinde çok aktif bir faaliyet sürmeye devam eder. Beyni oluşturan küçük nöronlar çocuk büyüdükçe olgunlaşır ve belli becerileri oluşturmak üzere kompleks bağlar oluştururlar.

Nöronların gelişimini sağlayan şey çocuğun biyolojik yapısı kadar aynı zamanda çevresidir. Nöronlar hayatın en çokta ailenin sesini iyi duyarlar. Annenin her gülücüğü, her oyunu, dışarıdan gelen her ses, sevgi dolu her temas nöronları gelişimini ve hareket yönünü belirler. Çocuğun biyolojik potansiyeli ne kadar iyi olursa olsun uyaranı bol sevgi ve ilgi dolu çevrede büyümek sağlıklı ruhsal yapının olmazsa olmazıdır. Bazen işler hayal edildiği gibi gitmez. Bazı çocukların doğuştan getirdiği biyolojik özelikler bazı alanlardaki gelişimlerinin diğer çocuklara göre daha geriden gelmesine ya da farklı gelişmelerine neden olabilir. İşte o zaman çevresel kaynakların en önemlisi yani ailenin ruhsal enerjisine, emeğine çok daha fazla ihtiyaç vardır.

Eğer çocuğun kendini ifade etmesine yarayan dil gelişimi alanı ve insanlarla ilişki kurmasını sağlayan sosyal iletişim alanı ve içinde bolca hayaller, düşler olan, geçmişi bugüne getiren oyun alanın gelişiminde gecikme varsa, buna bir takım anlamsız tekrarlayıcı hareketler eşlik ediyorsa, bu durum tıbbi olarak yaygın gelişimsel bozukluk yelpazesi altında incelenir. Bu üç alanda da çocuğun gelişimini engelleyecek ve hayatını etkileyecek düzeyde sınırlılık varsa tanı otizm olur. Otistik bozukluklarda tanı çoğunlukla çocuk 2 yaşı geçtiğinde çoğunlukla da konuşma gecikmesiyle aile hekime başvurduğunda konur. Erken bebeklik döneminde bebeğin kendini ifade etmek için kullandığı duygu ve davranış repertuvarı oldukça kısıtlıdır. Dolayısıyla erken dönemde birçok aile ve hatta klinisyen için yaygın gelişimsel bozukluk spektrum bozukluklarından şüphelenmek kolay olmayabilir. Diğer taraftan da tedavi başarısındaki en önemli belirleyicilerden biri erken tanıdır.

Yine de yapılan araştırmalar annelerin bir kısmında aslında çok erken aylardan itibaren bir şeylerin yolunda gitmediği duygusunu hissettiklerini saptamış. Diğer kısmında ise anneler 2 yaşına kadar çocukta şüphe duymaya yeterli ölçüde farklılık görmeseler de bu annelerle yapılan ayrıntılı değerlendirmeler ve video kayıtları geriye dönük ve ileriye dönük araştırmalar çocukların çok erken dönemde dahi bir takım belirtileri sergileyebileceklerini göstermiştir. Bu belirtilerin çok büyük kısmı otizme spesifik belirtiler olmasa da bazı belirtiler için risk oranı yüksek bulunmuş.

Otizmin Erken Dönem Belirtilerini Dikkate Alın!

Öncelikle yapılan araştırmalar bir araya getirildiğinde ileride otizm tanısı almış çocukların erken bebeklik dönemi değerlendirildiğinde üç grup davranış örüntüsü olduğu gözlenmiş. Birinci gruptaki bebekler “melek gibi” bebekler olarak tarif ediliyor. Bu bebeklerin çoğu çok sakin, gün boyu yataklarında yatmaktan memnun hatta acıksa bile ağlamayan bebekler. Zaman geçip bebek daha etkin duruma gelmediğinde aileler kaygılanmaya başlıyor. Bunun aksine daha küçük bir oranda alt değiştirmekten, yıkanmaktan hoşlanmayan gece gündüz huzursuz, ağlayan ve sıkıntılı bir bebeklik tarif ediliyor. Üçüncü grupta ise gelişim aşamalarında görünür değişiklik fark edilememiş. Etkilenen başlıca alanlardan biri dil alanıdır. Bebeğin ses ile ilk iletişimi ağlamaktır. Söz öncesi dönemde sadece ağlayan bebek 4 aya kadar ağlamakla birlikte agulamaya başlar. 7 aya kadar ise ses repertuvarı genişler ve özelikle iyi bir ilişki içinde “baba- dada” gibi aynı sesli heceleri bir araya gelmeye çalışır. 7 ay sonrasında yavaş yavaş kelime taklitleri ve ardından kelimeler başlar. 18 aylık bebeğin en az 20 kelimesi 24 aylık bir bebeğin ise en az 50 kelimesi olmasını bekleriz. Kendini seslerle anlatmaya çalışırken giderek buna mimikler ve jestlerde eşlik etmeye başlar. Otizm tanısı almış çocukların bebekliklerinde çıkarılan seslerin miktar açısından sınırlı ve nitelik bakımdan zayıf olduğu saptanmıştır. Normal bebeklerde birinci yaşın sonunda olan olağan konuşma seslerinin tonlama örüntüsü oluşmayabilir. Bu durum otizme spesifik olmasa da erken dönem bulgular arasında sayılmaktadır. Bir diğer önemli alan sosyal iletişim alanıdır. Sağlıklı bir gelişimde içinde bebeğin en fazla anne ya da primer bakım veren kişi olmakla birlikte diğer insanların görüntü ve seslerine ilgi göstermesini bekleriz. Konuşma başlamadan önce bebek her şekilde içgüdüsel olarak ilişki kurmaya çabalar. Bunu kimi zaman bebeksi seslerle kimi zaman tüm bedeninin kullanarak yapar ki bu coşku tüm aileyi mutlu eder. Dawson ve arkadaşlarının yaptığı çalışmaya göre bu çocukların annelerine gösterdikleri ilgi ve ilişkideki karşılıklılığın daha az olduğu saptanmış. Bu bebekler cee yapmak, el çırpmak gibi bebeklik oyunlarına eşlik etmeyebilirler. İletişime geçtiği kişilerle anneleriyle bile göz göze gelmekten kaçındıkları gözlenmiş. Örneğin bu çocuklar havaya atıldıklarında, gıdıklandıklarında iletişime geçmiş gibi görünebiliyorlar; gülebilseler de yüz yüze iletişime aynı coşkuyla karşılık vermeyebiliyorlar. Diğer bebeklerin dikkatini çeken hayvanlar, çocuklar yerine bu bebekler dönen nesneler, parlak cisimler ya da müziğe aşırı bir ilgi, hatta hayranlık duyabiliyorlar. Barnek ve arkadaşlarının ve diğer pek çok araştırma bulgusu çocuğun ismi çağırıldığında bakmamasının önemli bir risk faktörü olduğu düşünülüyor. Normalde 9 aylıkken başlayan, gelişim içinde normal kabul edilen yabancılar karşısında duyulan “ayrılık kaygısı” bu çocuklarda gözlenmeyebiliyor. Bu bebekler yabancıları gördüğünde anne tarafından rahatlatılmayı talep etmeyebiliyor. Çocuğun parmakla işaret etmesi ve ilgisini annesiyle paylaşması gelişimde önemli bir adımdır. Cohen ,Gilbert gibi otizmle ilgili en önemli araştırmalara imza atmış bilim adamlarının yaptıkları çalışma sonuçlarına göre 18 aylıkken nesneleri işaret etme davranışının olmaması erken tanı için çok önemli bir belirleyicidir. Bebekler öncelikle duyusal yollardan oyuncaklarla ilişki kurar. Oyuncaklara dokunur, ağzına alır onların sesiyle ilgilenir. Daha sonra oyuncakları amacına göre kullanmaya başlar. Bebeği annesi gibi besler ya da oyuncak arabasını sürebilir. Bunu yaparken diğer taraftan da gelişen taklit becerilerini kullanır. Bir sonraki adımsa artık hayal gücüdür. Yastıklardan bir şato kurabilir ya da kibrit kutuları bir tren haline gelebilir. Bir nesneyi hayalindeki nesneye dönüştürebilir ve oyunu bu şekilde kurabilir. Bu sırada önceleri çocuklar birlikte olsalar da kendi oyunlarını oynarken büyüdükçe birlikte oyun kurmaya ve oyunlar içinde roller almaya başlarlar. Bu ise aslında bir diğerinin duyguları düşünceleri olduğunun yani “empati” nin keşfidir ki bu başkaları ilk aşamada aileden çok da başkası olmaz. Bunların hepsi hayal gücünün gelişim aşamalarıdır. Otizmde bu aşamalar sağlıklı bir şekilde yürümez. Çok erken dönemde bunun taklit etme becerilerinde zorluk olarak görebiliriz.

Her çocuk bir potansiyelle doğuyor ve her çocuk aslında kendine özgü ve biricik. Benzer şekilde yaygın gelişimsel bozukluk tanısı almış her bir çocuk da bir diğerinden farklı. Her bir çocuğun yaşadığı zorluk ve var olan potansiyel birbirinden farklı. En doğru bakış açısı gelişim basamaklarında nerede zorluk var ve ne yapılabilir anlamaktır. Bunun erken yapılması demek canlı ve dinamik gelişen beynin dinamisinden yararlanma şansını verir. O zaman bebek sizinle ilişkiye girmekte bir zorluk yaşıyorsa, ismine bakmıyorsa, işaretle ilgisini, isteğini göstermiyorsa, 2 yaşına kadar beklenen düzeyde dil gelişimi olmadıysa ve aslında her şeyden önce annenin içinde bir şeylerin yolunda gitmediği ile ilgili bir duygu varsa mutlaka çocuk ve ergen psikiyatrisine başvurusu önemli olacaktır. Unutmamak gerekir ki yaş büyüdükçe normal gelişimle aradaki açık giderek artar ve işler daha da zorlaşır.Sorun yok bırakalım konuşmasın derken bir bakılır ki okul zamanı gelmiş ve yaşıtlarıyla arasındaki gelişim mesafesi farkı artmış. Zaman geriye işlemiyor ve şu andaki bilgilerimiz doğrultusunda biliyoruz ki bilinçli bir tedavi ekibi ve erken adım atmak çocuklar için çok değerlidir.

Uzman Dr. Işılay Altıntaş