Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiİnternet Bağımlılığı
Bir nesil daha değişirken; bir sonraki nesile sokaklarda özgürce oynamayı, çamurdan pastalar yapmayı, rahatça bisiklete binebilmeyi bırakamıyoruz. Oyunlar bu nesil için kreş gibi ortamlarda eğitimle içiçe geçmiş faaliyetlerle birlikte anılıyor.
Geçmiş nesilden farklı olarak anneler her daim evde ve görünür değiller ve çocukların gözleri anne babalarını daha fazla arar hale geldi. Diğer taraftan yaşam o kadar hızlı akıyor ki işte geçirilen zamanın yorgunluğuyla gelen annelere çocuklar evin kapısını açıyor.
Eskiden ailelerinden bağımsızlaşmakta birey olmakta zorluk yaşayan bir nesilken günümüz çocuklarının temel sorunu ilişkisizlik olma yönünde sinyaller veriyor. Bilgi dünyası hızla ilerlerken ruhsal dünyamızın buna ne kadar eşlik edebildiği dikkate ne kadar alıyoruz?
Bu hızlı yaşam temposu içine hızlıca giren bilgisayarlar ve internet artık yaşamımızın bir parçası belk ide sokaklarda özgürce oynanamayan bir oyun halini aldı. Cep telefonlarındaki internet uygulamaları ve sosyal paylaşım siteleriyle tüm sosyal dünyamız elimiz kadar yakın oldu. Her durumun bir ihtiyacı karşıladığını düşünecek olursak belli ki internet günümüzün karşılanamayan birçok ihtiyacını karşılıyor olacak ki bu kadar hayatımıza girebilmiş durumda. Biz erişkinlerin dünyasında internet ve bilgisayarla kurduğumuz ilişkiyi yorumlamak bir çocuğun oluşmakta olan iç dünyasındaki yorumlardan çok daha tanımlanabir bir durumdur. Biz büyükler olağan koşullarda internetten nasıl faydalanıyoruz? Bilgiye hızlı bir şekilde erişmek için artık internetsiz bir yaşam düşünemiyoruz. İnternet kullanmanın getirdiği kolaylıkla bir çok zaman alıcı iş, çok kısa sürede sonuca ulaşabiliyor. Yaşamımızda ilişki kurduğumuz ya da kurmadığımız kişiler onların düşünce ve fikirleri,yaşamları bir ekranla yaşamımıza girip bizi etkileyebiliyor. Zaten sanal ortam günlük yaşamla uyum halindeyse internet kendini büyük bir zenginlik şeklinde sunabilir. Ancak erişkinler içinde çocuk ve ergenler içinde iç dünyadaki duyguların, dürtülerin denetimi ile ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler varsa eğer internetin kullanım şekli dengeyi daha da bozup duygusal sorunların çözümünü ertelemenin yanında; aşırı ve uygunsuz kullanım sorunun başlıbaşına kendisi haline gelebilir. Son yıllardaki araştırmacılar bu konuyla ilgili çalışmalar yapmaya başladı bile. Yapılan araştırmalar hem konuya çok yönden bakabilmeyi hem de psikopatoloji oluşum sürecini ve internetin kişinin yaşamına etkilerini inceleyerek bir takım sonuçlar çıkarabilmek derdine düşmüş durumda. İnternetin erişkin dünyasına etkilerini konuşurken biliyoruz ki aslında en büyük kullanıcı grup çocuk ve ergen grubudur. Zaten yapılan araştırmalarda patolojik kullanım için en riskli yaş grubu 12-18 yaş arası olduğu düşünülmekte; erkeklerin kızlara göre üç kat kadar daha riskli olduğu bildirilmektedir. İnternet kullanımından çok kullanma amacı ve motivasyonu,kullanma süresi çok önemlidir. Çocuk ve ergen için oluşmakta olan bir ruhsal dünya olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla internetin onların dünyasındaki etkileri çok daha önem arzetmektedir. İletişimdeki sıcaklığın, duygusal ve bedensel ihtiyaçların, merakların yerini ekran ne kadar devralıyor asıl sorulması gereken soru budur. Diğer taraftan çocuğun yaşına uygun olmayan sanal ortamlara girmesinin getirdiği çocuğu travmaya açık hale getiren potansiyel risklerin çok iyi denetlenmesi gerekmektedir. Sanal ortamda karşılaşacağı kişilerin aslında sokakta karşılaştığı yabancı kişilerden farkı olmadığı gibi; internetin güvenli kullanımı ile ilgili ne kadar bilgilendirilmiş olduğu anne babaları için önemli bir konu olmalıdır. Doğumu izleyen ilk yılllarda çocuğun kendi başına var olabilmek için gerekli donanımı olmadığı için anneyle kurduğu ilişki bir bağımlılık ilişkisidir. Duygusal ve fiziksel ihtiyaçları anne tarafından karşılanan çocuk yaşamla karşılaştıkça yaşadığı zor duygulanımlar anne tarafından yatıştırılır. Büyüdükçe ve yaşamda bir birey olarak var olma yolunda ilerledikçe anne ile kurulan ilişki bağımlılıktan sağlıklı bir bağa dönüşür. Duygusal yaşamında ihtiyaçları karşılanmamış, kendi kaygısıyla baş etme becerileri gelişmemiş bir çocuk ya da ergen, her zaman ilişkide olduğu ve onun duygudurumunu dengeleyecek bir nesneye ihtiyaç duyar. Bulamadığında ise bu ihtiyacı bilgisayar ekranıyla gidermeye çalışabilir.
Tüm bağımlılıklara baktığımızda bu gerek bağımlı olunan kişi olsun gerek alkol- madde olsun kişiyi rahatlattığını, keyif verdiğini,dünyanın gerekliliklerinden uzaklaştırdığını biliyoruz. Bu uzaklaşma zamanları ve bu rahatlık o kadar sevilir ki daha çok istenir. Giderek yetmemeye başlayan bu ihtiyaçla bağımlı olunan şey her neyse dozu artar. Bu da kişiyi dışarıdaki gerçek dünyadan uzaklaştırır ve kişinin yaşam kalitesini, ilişkiler dünyasını ve işlevselliğini olumsuz yönde etkiler. Bağımlı olunan şey dışında çoğu şey keyif vermemeye başlarken hayat giderek daha zor gelir. İnternetle kurulan bağ güzel ve keyifli bir arkadaşlık gibi zevk veriyorsa, kişinin duygusal ve bilgi dünyasını zenginleştiriyorsa bu bir kazanımdır. Ancak internetin kullanım şekli artık kişinin hayatını olumsuz etkilemeye başlıyorsa tehlike sinyalleri çalıyor olabilir. Araştırmacılar da bu konuda bir takım kriterler geliştirme ihtiyacı duymuşlar ve bizi uyanık olmaya davet ediyorlar.
Bağımlılık bir kişiyle yada bir maddeyle, bir durumla kurulan ilişki şeklidir.
İnternet ile ilgili aşırı zihinsel uğraş; Dış dünyada, okulda arkadaşlarla birlikteyken eğer kişinin aklında eve bir anönce gitsem de internet açsam diye düşünmeye başladığında
İnternete bağlı kalma süresinde artışa ihtiyaç duyma; Giderek ekran başında kalma süresinin artması
İnternet kullanımını azaltmaya yönelik başarısız girişimlerde bulunma; Bu artan süre kişiyi tedirgin etmeye başladığında azaltme girişiminde bulunmaya başlar fakat farkederki bunu yaparken çok zorlanıyor.
İnternet kullanımının azaltılması durumunda yoksunluk belirtileri; ekran başında olunmayan zamanlarda huzursuzluk ,kendini yatıştırmakta zorluk ve şiddetli bir arzu hissedilmeye başlanır.
Başlangıçta olduğundan daha uzun süre internete bağlı kalma; giderek ekran başında kalınan süre artar.
İnternetin aşırı kullanılması yüzünden ilişkiler; okul ya da işle ilgili sorunlar yaşama
İnternete bağlı kalabilmek için aile üyelerine, terapiste ya da başkalarına yalan söyleme; İnternete bağlı kalındığı süre içerisinde duygulanım değişikliğinin olması (umutsuzluk, suçluluk, anksiyete, depresyon gibi)
İnternetin yoğun kullanımına çocuk ve ergen dünysından baktığımızda öncelikle çocukların iç dünyasında hangi ihtiyaçlarını karşıladığını görmemiz gereklidir. Yapılan araştırmalarda internet kullanımında en büyük risk faktörü 12-18 yaşlar arası gençlerdir. Bu grupta kötüye kullanım oranı %1,9-3,5 olduğu düşünülmektedir. Bu yaş grubunda her yüz çocuktan 8-18’i yüksek riskli grup olarak saptanmıştır. Erkeklerin kızlara göre üç kat daha fazla risk altında olduğu bildirilmektedir. Yapılan araştırmalara baktığımızda bu grup çocuğun depresyon, kaygı bozuklukları ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanıları normal populasyona göre çok daha sıktır. Dolayısıyla eğer bir çocuk çok yoğun bir şekilde internet ortamında kalıyorsa altta yatan bir psikopatolojinin de sinyalini verebileceği her zaman dikkate alınmalıdır.
- Çocukluk çağı depresyonları düşünüldüğünün aksine çok daha sık görülmektedir. Mevcut yaşam olaylarıyla acı çeken çocuk mutsuzluğuna sebep olan etkenleri düşünmeksizin ekranın karşısında vaktini geçirebilir. Ekran onun kendi acı veren duygularından uzaklaştıran sanal ve keyifli bir alan sunabilir.
- Çocukluk çağı hastalıklarından kaygı bozuklukları yaşamda pek çok olayın çocuğa kaygı verici olmasıyla karakterizedir. Kaygı veren tüm uyarıcılardan kaçınma eğilimi çocuğu yaşadığı sıkıntıdan uzaklaştırır. Eğer kaygılar sosyal ilişki kurmakta zorlukla ilişkiliyse internet onlar için çok daha kolay ilişki kurabilecekleri bir platform yaratabilir .Burada yakınlık korkuları olan bir çocuk ve genç için yüzyüze ilişkinin getirdiği tüm zorluklar geride kalmaktadır. Diğer yandan kendi duygu ve düşüncelerini ifade edeceği bir ortamda sunulmakta olsa da yaşam sanal ortam değildir.
- İnternet bağımlılığı olduğu düşünülen çocuklarda %20 oranında Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu saptanmıştır. Bu çocuklar kendi dürtüsel denetimlerini yapmakta; zamanı organize etmekte zorlanan çocuklar olduğu düşünüldüğünde bilgisayar ortamı onlar için özelikle yaşadıkları içsel huzursuzluk, derslerde zorlanmalar bilgisayar dünyasıyla yeni bir boyut kazanabilir. Sınavlarda zorlanan çocuk için oyunlarda başarılı olmak yeni bir başarı platform haline gelebilir. Kendi agresyonunu kontrol etmekte zorlanan bir çocuk için agresif oyunlar agresif dürtülerin boşalımı için bir kanal sağlayabilir. Bununla birlikte şiddet normalleştirilmiş de olur. Dışarıda düzenlenemeyen hayat ekran başında bir şekilde düzenlenmeye çalışılır.
- Yakınlık kuramayan içe dönük kişiler için ekranın arkasından ilişki kurmak çok daha kolay ve güvenli gelir. İnterneti yoğun olarak kullanan kişilerin insan ilişkilerinde hayal kırıklıklarına çok daha duyarlı oldukları, yabancılarla iletişime girmekte kaygı düzeylerinin yüksek olduğu bilinmektedir.
- Daha küçük çocuklar için her türlü ekran karşısında kalınan sürenin uzunluğu dil gelişimini engelleyebildiği özelikle sosyal gelişimle ilgili gerilemelere sebep olabilceği akıldan çıkmamalıdır.
- Kendi başına yoğun internet kullanımın beden üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar yapılmaktadır. Uzun ekran karşısında kalmak herşeyden önce uzun süre radyasyon almak demektir. Bazı araştırma bulguları ekran karşısında kalma ile epilepsi ortaya çıkma riskinin olabileciğine dair veriler elde etmişlerdir. Diğer taraftan gözlerde ve kas iskelet sistemini olumsuz yönde etkilediğine dair bulgular mevcuttur.
- Bilgisayarda oynanan oyunlar oyunun tasarımcısının hayal gücüne aittir. Oysa gerçek bir oyunda çocuğun iç dünyası ve fantazileri oyuna aktarılır. Oyunun çocuğun iç dünyasının gelişiminde çok önemli bir rolü vardır. Dolayısıyla internette oynanan hiçbir oyun gerçek bir oyunun yerini tutamaz. Çocuk kendi yaratıcı gücünü aktarmayı öğrenemezse; yaşamı boyunca başkalarının yaratıcı gücüne ihtiyaç duyacaktır. Gerçek oyunlarda sırasını bekleyebilmek, paylaşmak, hayatta alınan rollerin provaları ve problem çözme becerileri gibi pek çok alan gelişir.
- Yoğun internet kullanımı sorunlara mı sebep oluyor yoksa altta yatan psikopatolojimi yoğun internet kullanımına sebep oluyor sorusuna araştırmacıların yanıtı; nternet kullanımı ve ruh sağlığı arasında neden sonuç ilişkisi kurmaktansa ikisinin ortak oluşumunu kabul etmek yönündedir. Diğer taraftan aşırı intenet kullanan kişilerin sosyal ve psikolojik iyilik hallerinde düşme, depresyon ve yanlızlık duygularında artma saptanmıştır. Sonuç olarak İnternet Bağımlılığında psikiyatrik belirtilerin daha şiddetli olduğu, bağımlılığın kendisininde belirtilerin çıkmasını hızlandırıcı bir etkisi olabileceği, çevresel faktörler önemli olsa da biyoljik bir yatkınlığında altta yatan sebepler arasında olduğu düşünülmektedir.
- Kandell’in yaptığı bir araştırma sonucunda psikolojik bağımlılık olarak tanımlamış gençler genel sağlık problemleri, ilişkisel problemler ve zaman yönetimi ile ilgili sorunlara sebep olabildiği belirtilmiştir
- Kimlik kazanma süreci olan ergenlik döneminde zorlanan ergenler için internet gerçek yaşam sorumluluklarından ve gerçek kimliklerinden kaçmak için yapay bir ortam sunabilir. Bu durumsa gerçek bir kimlik duygusu gelişiminin önünde engel yaratabilir.
- Bilgisayar karşısında geçirile sürenin uzunluğu, arkadaşlarla aile ile geçirilen sürenin kısa olması anlamına da gelmektedir. Oysaki en temel duygusal gereksinimler sıcak bağlardan güçlerini alır. Tüm yaşam boyunca kullandığımız ana yapının oluştuğu dönemdir çocukluk ve ergenlik.
- Çocuk ve ergenler için bilgisayarın denetlenmesi de çok önemli bir konu başlığıdır. İnternet ortamı aynı zamanda bir çok istismarcının da var olduğu, iyi denetlenmediğinde çocuklar için travmaya da davetiye çıkaran bir ortam haline gelebilir.Çocuğun cinsel gelişimine uygun olmayan pornografik yayınlara rastlaması korkulara ve yanlış bilgilenmeye sebep olabilir.
Sıklıkla oynanan şiddet içeren oyunlar şiddetin normal bir davranışsal ifade yolu olabileceği mesajını verebilir.
Nasıl koruyacağız?
- Nasıl ki çocuğa sokakta tanımadığı kişiler ile konuşmaması,kişisel bilgilerini vermemesi öğretilmişse bu internet içinde geçerli olmalıdır.
- Aileler taraından internetin denetimi iyi yapılmalı,aile filtreleri kullanılmalı ve çocuğun girdiği sitelerden mutlaka haberdar olunmalıdır.
- Çocuğun kendi odasında bilgisayarın bulunması kullanım süresinin artması ve denetimi için zorluk yaratabilir.
- 0-6 yaş arası ekran karşısında kalması çocuk ruh sağlığı gelişimi açısından uygun görülmemektedir. İlköğretim döneminde hafta arası çoğunlukla önerilmese de en fazla 1 saat hafta sonu en fazla iki saatte sınırlı tutulması önerilmektedir.
Bu yeni iletişim şeklinin bu kadar dünyamızın içine girebilmesi elbetteki iç ve dış dünyamızdaki ihtiyaçlarımıza yanıt veriyor olmasıyla açıklayabilsek de her değişim gibi bu değişiminde getirileri olduğu kadar kayıplarıda olabileceğini dikkatle düşünmek gerekiyor. Bir sarılmanın sıcaklığını hiçbir ekranın veremeyeceğini akıllardan çıkartmamak çok önemli.