Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiYalan
TDK Güncel Türkçe Sözlük’te yalan “doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz” olarak tanımlanır. Kültürel olarak olumsuz gözle bakılan bir davranış olmasına karşın günlük yaşamda hiç yalan söylemeyen bir insana rastlanması muhtemelen mümkün değildir. Psikolojik olarak yalanı ya da yalan söylemeyi anlamlandırmaya çalışırken yalan söylemiş olmak yanında yalana eşlik eden ya da onu şekillendiren özelliklere de bakmak gerekmektedir.
- Yalanın ne kadar sıklıkta söylendiği
- Yalanın nasıl ve niçin söylendiği
- Yalan söylemiş olmaktan rahatsızlık duyulup duyulmadığı, duyuluyorsa ne kadar rahatsızlık duyulduğu
- Söylenen yalandan diğer insanların nasıl ve ne kadar etkilendiğinin, zarar görüp görmediğinin dert edilip edilmediği
- Söylenen yalan için kolayca gerekçeler ve açıklamalar bularak hem kendini hem başkalarını kandırma çabasının bulunup bulunmadığı
- Suçluluk duygusu yaşanıp yaşanmadığı
Her şeyin herkese tüm çıplaklığı ile anlatılması, söylenmesi mümkün olmadığı gibi doğru da değildir. Eksik söylemek ve söylememek yalan söylemekten daha farklı bir durumdur.
Psikolojik ve psikiyatrik açıdan bakıldığında yalan söylemek kendi başına bir ruhsal hastalık değildir. Daha çok o insanın kişilik yapısı hakkında fikir verir. Yalan insanların süperego yapısı (günlük dil ile düşünürsek vicdani yapı) ile çok yakından ilişkilidir. Sağlıklı gelişen süperegosu olanlar yalan söylemekten kaçınırlar ve bir şekilde yalan söylemek zorunda kalırlarsa bundan çok rahatsız olur, suçluluk duygusu yaşarlar.
Kişilik yapısı olarak bakıldığında en rahat yalan söyleyenler antisosyal kişilik bozukluğu (psikopat, sosyopat) olanlardır. Çıkar elde etmek ya da dürtüsel doyum sağlamak için kolayca yalan söylerler. Yalanlarına kılıf bulma ya da kendince belli bir mantık oluşturma konusunda ustadırlar. Narsistik kişilik yapısına sahip olanlar da yeri geldiğinde kolayca yalan söyleyebilmektedirler. Narsistlerin yalan söylemedeki amaçları büyüklük hislerini korumak, pekiştirmek ve geliştirmektir.
Özellikle demans (bunama) olmak üzere beyni etkileyen hastalıklarda görülebilen ve konfabulasyon (masallama) olarak adlandırılan olup biteni olduğundan farklı anlatma, yalan söyleme olarak değerlendirilmemelidir. Bellek bozuklukları olan demanslı hasta olup bitenleri tümüyle aklında tutamadığı için yaşananların hatırlamadığı kısımlarını kendince doldurur. Eklenenler bazen akla yakın ve gerçek olabilecek tarzda iken bazen de açıkça saçmadır. Anlattıklarının en azından bir kısmı yanlış ya da hatalıdır fakat bu davranış karşısındaki insanı kandırmak ya da yanıltmak amacı taşımamaktadır. Kişi kendince bellek kusurlarının yaratabileceği kaygıdan kurtulmaktadır.
Yine şizofreni ya da benzeri hastalığı olanların düşünce bozuklukları (sanrı) nedeniyle söyledikleri de yalan olarak nitelenmemelidir. Kişi bu durumda (söyledikleri tümüyle gerçekdışı da olsa) kendi inandığını söylemektedir.
Günlük yaşamda iyi niyetle, karşıdakinin yararına olduğu düşünülerek söylenen yalanlar genelde farklı bir kategoride (beyaz yalan) ele alınır. Bir kişinin neden yalan söylediği kuşkusuz önemli bir konu olmakla birlikte iyi niyet olarak adlandırılan gerekçenin de tümüyle öznel bir yaklaşım olduğu unutulmamalıdır. Karşıdakini kırmamak ya da üzmemek amacıyla çok fazla gerçekliği eğip, büküp, değiştirip ve olduğundan farklı analatma da bir kişilik yapısını işaret eder. Özellikle kaçıngan (çekingen) ve depresif kişilik yapısı olan insanlar olmak üzere özgüveni düşük, hayır diyemeyen ve çatışmadan kaçınan kişilerde bu yaklaşım daha yaygın görülür. Fakat unutulmaması gereken nokta bazen karşımızdaki kişinin kırılgan bir insan olmasının bizi böyle davranmaya itebileceğidir (başkalarına farklı davranırken belli bir kişiye kırılmaması için daha özenli davranıyorsak bu durum karşımızdaki insandan kaynaklanıyor demektir).