Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiYaşlılık Psikolojisi
Yaşlanma Psikolojisi

Yaşlılık birçok kaybın yaşandığı bir dönemdir. Yaşlanma ve yaşlılık psikolojisini etkileyen en önemli etmen bireylerin bu kayıplarla nasıl ve ne oranda baş ettiğidir. Bu süreci belirleyen en önemli iki etmen bireyin ruhsal yapısının (kişilik, ego gücü vs) nitelikleri ve sosyal destek sistemidir.
Her insan yaşlanma sürecinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan kayıplardan etkilenir. Zorluklara katlanma, dayanma ve zorluklarla mücadele etme gücü olan yaşlılar bu etkilenmeyi sağlıklı biçimde aşarlar. Fakat kişilik yapısı ve ego gücündeki yetersizlikler olumsuz etkilenmenin daha şiddetli ve uzun olmasına yol açar.
Güçlü bir sosyal destek sistemine sahip olmak ve bu sistemi etkinleştirebilmek insanların her türlü sorunu aşmasını kolaylaştıran bir etmendir. Var olan sosyal destek sistemi ile algılanan (kişinin var olduğunu düşündüğü) sosyal destek sistemi arasında fark olabilir. Bazı insanlar kişilik yapıları nedeniyle sosyal destek sistemlerini gerektiği şekilde etkinleştiremezler.
Erik Erikson insanın gelişimini 8 evreye ayırmıştır. Her evrede bir gelişim görevi tanımlayan Erikson yaşlılık döneminde başarılması gereken gelişim görevini ‘ego bütünlüğü’ olarak tanımlamıştır. Bu görev başarılamadığında ortaya çıkacak psikososyal sorunu ‘umutsuzluk’ olarak belirtmiştir. Her insan geçmişine dönüp baktığında yaşananları olduğu gibi kabullenebiliyorsa ego bütünlüğünü sağlayabildiği ifade edilir. Sağlayamadığında birey ‘umutsuzluk’ olarak tanımlanan kabullenememe, yoğun keşkeler ve pişmanlıklar içinde kendini değersiz ve aşağılanmış hisseder.
Bir insanın yaşlılıkta gelişim göreviyle baş edebilmesi yaşamın diğer evrelerindeki gelişim görevlerini başarı ile tamamlayıp tamamlayamadığı ile yakından ilişkilidir. Diğer yandan tam iyileşme sağlanamayan depresif bozukluk ve anksiyete bozukluğu gibi ruhsal bozuklukların kalıntı belirtileri de yaşlılıkta gelişim görevinin tamamlanmasını engelleyebilir. Yine ego gücünün zayıf olması, kişilik bozukluğunun varlığı ve sosyal destek sisteminin yetersiz olması da aynı sonucu yaratır.
Ülkemizde geleneksel olarak aile büyüğü ve bilge bir insan olarak görülen yaşlılara yönelik bakış açısının giderek değiştiği görülmektedir. Son yıllarda sosyal ilişkilerde ve teknolojide gözlenen gelişmeler günümüzde görmüş geçirmiş olmanın değerini azaltmış olması ve geniş ailenin yerini çekirdek ailenin alıyor olması gençlerin yaşlılara bakış açısı (başka bir deyişle yaşlı insan imajı) günümüzde giderek değişime uğramaktadır. Günümüzde yaşlılık deyince birçok insanın aklına ölüm, hastalık, başkasına bağımlı olma akla gelmektedir. Yaşlılara kendine bakamayan ve bakıma muhtaç, ölümü bekleyen, yalnız, değişime kapalı ve asosyal insanlar gözü ile bakılmaktadır.
Yaşama Dair Vakıf (YADA Vakfı) tarafından yayınlanan “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri Araştırması 2019” başlıklı araştırmada yaşlı ve yaşlanma ile ilgili algılarda bazı olumlu kavramlar var olmakla birlikte olumsuz algıların daha yaygın olduğu görülmüştür.
Günlük deneyimler yaşlıya yönelik geleneksel tutumların belli oranda sürdüğünü düşündürmektedir. Yaşlıya bir ‘bilge’ gözüyle bakılmasa da saygının sürdüğü, bakım ve gözetimde ellerden gelenin yapılmaya çalışıldığı görülmektedir.
İnsanların sağlıklı yaşlanma ve mutlu bir yaşlılık yaşaması için toplumda yaşlı ve yaşlılık imajının değerlendirilmesi ve irdelenmesi çok önemli bir konudur. Ancak bakım verilen her bireyin ayrı bir ‘dünya’ olduğu ve bakımın o bireye özgüleştirilerek yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
Güncelleme: 14.08.2020
Prof. Dr. Erol Özmen
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı
Muayenehane:
Talatpaşa Bulvarı, No: 50, Dora Apt, Kat: 3, Daire: 3, Alsancak, İzmir
Yüz yüze ya da online görüşme randevusu için telefon : 0 542 236 13 54