Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiStres(SİZ)!
Doktora gittiğinizde “Stresten uzak durmanız lazım” tavsiyesini duyanlardan mısınız? Korkarım ki, son yıllarda pek çok kişi bu tavsiyeyi sadece doktorlardan değil, tüm çevresinden duyar oldu. Bu yazıda öncelikle stres denen şeyin ne olduğunu anlatmaya çalışacağım. Sonrasında ise bazı basit ipuçları vermek niyetindeyim.
Stres, popüler medyada “Çağımızın Hastalığı” olarak yazılıp çizilse de, aslında teknik olarak bir hastalık değil. Stres, vücudumuzun tehlikeli bir durum karşısında verdiği tepkiler bütünü.
Şimdi sizinle bundan on bin yıl öncesine gidelim. Bir aslan ile karşı karşıya gelmiş bir mağara adamını gözlemliyoruz. Mağara adamı, aslanı fark ettiği andan itibaren, vücudunda bazı tepkiler beliriyor. Öncelikle nefes alış verişleri hızlanmaya ve kalbi daha hızlı atmaya başlıyor. Elleri soğuyor, sindirim sistemindeki kan kaslara gönderiliyor. Mağara adamının tüm düşünceleri tamamen savaşmaya veya kaçmaya odaklanıyor. Vücut, normalde olduğundan daha yüksek bir kapasitede çalışıyor. Amaç ise basit: hayatta kalmak. Bu tepkiler on bin yıl önceki insanı hayatta tuttuğu için bizim vücudumuz da aynı tepkileri vermek üzerine programlı olmaya devam ediyor. Aslına bakarsanız bu tepkiler sayesinde insan, soyunu devam ettirmiş. Halen de tehlike anında bu tepkiler hayatımızı kurtarmaya devam ediyor.
Mağara adamının yaşadıklarına modern bir gözle bakacak olursak “Mağara adamı strese girdi” diyebiliriz. Şaka bir yana, yukarıda bahsettiğim tepkiler stres anında olan tepkiler aslında. Yani tamamen doğal bir hayatta kalma tepkisi. Peki bu kadar doğal olan bir şey neden zarar veriyor? Çünkü doğal olan, bu tepkinin hayati tehlike anında verilmesi ve hayati tehlike gidince de bitmesi. Yani hem kısa sürmesi gerekiyor, hem de biriken aşırı gücün savaşarak veya kaçarak boşalması ile sonuçlanıyor. Günümüzde ise beynimiz pek çok meseleyi hayati tehlike olarak algılayıp, stres tepkisini devreye sokuyor. Üstelik, bu hayati tehlike olarak algılanan stres vericiler, hayatımızdan eksik olmadığı için vücut ikide bir stres tepkisi verip duruyor.
Stres tepkisi anında, vücudun normalden daha güçlü olduğunu söylemiştik. Yani stres tepkisi aslında vücudun tüm kaynaklarını tüm enerjisini kullanması anlamına geliyor. Örnek olarak, hız göstergesi 200 Km’ye kadar çıkan bir arabayı ele alalım. Arabayı zorladınız ve 250 Km hız yaptınız. Önünüzdeki aracı solladıktan sonra tekrar arabanın alışık olduğu hıza geçerseniz ve bu zorlamayı sık sık yapmazsanız, büyük ihtimal ile sorun olmayacaktır. Ancak arabayı sık sık zorlar, üstelik zorladığınızda da uzun süre 250 Km’de kalırsanız, bir süre sonra arabada arızlar ortaya çıkmaya başlar. İşte stres ile ilgili vücudumuzda olan da tam olarak budur. Eğer araç 200 Km’lik göstergesine rağmen 250 Km’ye çıkabiliyor ise bu zorunluluk hallerinde kullanmak üzere tasarlanmış bir özelliktir ve kısa süreli kullanmak üzere tasarlanmıştır. Tıpkı stres tepkisi gibi.
Peki, stres durumunda ne yapmalıyız, nasıl başa çıkmalıyız? Bunun için basit bazı ipuçları vermeye çalışacağım.
- Farkına varın: Eğer stres tepkisi verdiğimizin farkına varmazsak, farkına varmadığımız bir şeyi değiştirmek mümkün olmadığından, durumu düzeltemeyiz. İlk olarak yukarıda bahsettiğim fiziksel belirtilere dikkat etmelisiniz. “Ben, şu anda yoğun stres yaşıyorum” diyebilmek ve bunun farkına varmak bile önemlidir.
- Bedeninizi sakinleştirin: Unutmayın stres anında bedeniniz 250 Km hızla giden bir araba gibi. Sertçe değil ama yavaşça frene basmak durumundayız. Sakin bir yere geçmek, yüzünüzü yıkamak, yavaş ve derin nefes almak kullanabileceğimiz yöntemlerden bazıları. Ayrıca kendimizle iç konuşma yapmanın da yararı olur: “Şu an kaygı yaratacak tehlikeli bir durum yok, bu sorunu çözmek için sakin düşünmeliyim” gibi.
- Hangi durumu stres verici olarak algıladığınıza dikkat edin ve sorunu çözmeye yönelin: Artık hayatımızda aslanlar ve yaşamımızı doğrudan tehdit eden durumlar, mağara adamlarının zamanına göre, oldukça az. Bu nedenle stres verici olarak karşımıza çıkan durumların, stres kaynağı olmasının en büyük sebebi, bizim onları böyle algılamamız. Bu sebeple bizi “strese sokan” durumu belirlemek önemli. Bunu belirledikten sonra ise, bu sorunu çözmek için neler yapacağımızı düşünürsek, stres yaratan durum ile daha sağlıklı başa çıkabiliriz.
- Kaynaklarınızı arttırın: Bu madde stres anında yapacağınız bir müdahale değil. Bu, genel olarak kendi psikolojik dayanıklılığınızı güçlendirme ile ilgili. Hayatınıza yapmayı sevdiğiniz aktiviteler ekleyin, hobi gibi, arkadaşlarınızla dışarı çıkmak, dertleşmek gibi. Ayrıca sporun ve fiziksel aktivitenin de strese karşı dayanıklılığı arttırdığından bahsetmek mümkün. Kısacası, kendinize vakit ayırın.
Yapmanız gerekenlerin yanında bir de yapmamanız gerekenler var:
- “Bunda da stres yapacak ne var? Hadi hemen sakin ol” gibi sert iç konuşmalar yapmayın ve kendinize haksızlık etmeyin.
- Sizi strese sokan durumu düşünmemeye çalışmak ve onu kafanızdan uzaklaştırmak, onun kafanıza daha fazla takılmasından başka bir işe yaramaz.
- Strese sokan durumları içinize atmayın. Arkadaşlarınız ve yakınlarınız ile paylaşın.
- Stresi hayatınızdan tamamen silmeye çalışmayın. Bu, mümkün olmadığı gibi, bir miktar stresin başarınıza olumlu etkisi olduğunu unutmayın.
Herşeyi denemenize rağmen stresi bir türlü kontrol edemiyorsanız, yardım almaktan çekinmeyin. Kronik stres, çağımızda önemli bir sorundur. Bu konuda yardım alıyor olmanız, sizi ne “hasta”, ne de “acayip” yapar. Yalnız önemli olan, yardım alırken kimden aldığınıza dikkat etmeniz. Başvuracağınız kişinin psikolog, psikolojik danışman veya psikiyatrist gibi ruh sağlığı alanında çalışan ve danışmanlık (veya psikoterapi) eğitimi olan biri olması gerekir. Bu alanlardan mezun olmadığı halde NLP Uzmanı, Yaşam Koçu gibi unvanlar ile danışmanlık yaptığını söyleyen kişilerin; psikoloji biliminde eğitim görmemiş oldukları için bu alanda yeterli altyapılarının olmadığını ve bu durumun size zarar verebileceğini unutmayın.
Uzman Psikolog Tarık Gandur