Psikoloji & Psikiyatri

Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi

Ergenlik Psikolojisi – Temel Bilgiler

Psikolog Deniz Tunçer

Ergenlik Psikolojisi Deniz Tunçer - Ergenlik Psikolojisi

Gerek ergenlik gerekse gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir.

Bütün geçiş dönemleri için, her biri için kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir denilebilir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirgindir.

Ergenlik Çağı ile Kastedilen Süreç;

Ergenliğin döneminin ne zaman başlayıp, ne zaman sona erdiği çeşitli görüşlere göre tartışmalı ve değişiktir.

Çocuk, fiziksel, biyolojik olgunluğa erdiği, 13-14 yaşlarında biyolojik bakımdan erişkin fonksiyonlarını yapabilecek duruma gelir. Daha çok cinsel fonksiyonlar söz konusu olduğunda böyle kabul edilir. Ancak henüz bu dönemde bazı toplumsal kurallar ve yasalar açısında yetişkin sayılmamaktadır.

Biyolojik ve psikolojik olarak ergenlik çağı 10-12 yaşlar ile 16-18 , hatta bazı hallerde 20 yaşlar arasındaki dönem olarak kabul edilir.

Ergenlik çağını üç belirgin döneme ayırarak, incelemek yararlı olur Ergenlik çağının başlangıcında kişinin biyolojik gelişiminde, sonunda ise, psiko-sosyal durumunda bir değişiklik daha belirgindir. Ergenlik dönemini, “erken”, “orta” ve “geç dönem”ler olarak ayırt edilmektedir.

Ergenlik Döneminin Belirtileri :

Fiziksel Değişim

Ergenlik döneminde gencin bedeninde önemli değişmeler olmaktadır. Bedensel değişmelerinin büyük bir kısmı ergenlik devresinin ilk bölümünde gerçekleşir.

Bedensel gelişimindeki hızlanma, gencin bu değişimlere uyumunu zorlaştırmakta ve sonuç olarak da kendine güvensizliğe sebep olmaktadır. Ergenin davranışlarını etkileyen bedensel değişimlerin belirtileri ; Vücudun kıllanması, genç kızlarda menstruasyon, karşı cinse yönelik ilginin artması sayılabilir.

Ergenlik çağı tek bir bilimsel disiplin açsından anlaşılması ve tanımlanması güç bir devredir. Özellikle biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı bu dönem, çocukluktan ergenliğe bir geçiş dönemidir. Ergenlik döneminin başlangıcı kızlar ve erkeklerde belirli biyolojik değişimlerle başlar. Bu devrenin kızlarda ortalama 10-12, erkeklerde 12-14 yaşlar arası başladığı kabul edilir. Ergenlik çağında gelişmede giderek hızlanan bir artış izlenir.

Erkek çocuklarda, cinsel nitelikteki belirtiler genital tüylerin çıkması, yüzde bıyık ve sakal tüylerinin belirmeleri ve ses değişmesi ile belirgin olarak göze çarpar.

Fiziksel değişmeler, gencin sosyal ve psikolojik toplumsal uyumunu etkiler. Ayrıca, sosyal ve fizyolojik açıdan değişimlerinde başladığı görülür.

Ergenlik çağının kızlar ve erkeklerde yer alan sosyal değişiklikler ise bazı kriterlere bağlıdır. Bu kriterler arasında gencin çalışma hayatına atılması, evden ayrılması, evlenmesi ve oy kullanabilecek yaşa gelmesi gibi olaylar, yaşam olayları, çocukluktan yetişkinliğe geçişi gösterir.

Duygusal ve sosyal açıdan, bu dönemde kanunlara karşı eylemler, intihar teşebbüsleri, duygusal taşkınlık ve tedirginlik hali ön planda görülür.

Ergenlik çağında gelişmeye paralel olarak, boy ve kilo arştı da gözlemlenir. Cinsel gelişim, başlangıçta ergenlerde kızlarda göğüs büyümeleri, erkeklerde bıyık ve sakal tüylerinin çıkması gibi ikinci derecen cinsel niteliklerden oluşur. Kız ve erkek çocukların beden yapısındaki gelişmeleri ayrı ayrı incelemek gerekir. Kızlarda omuzlar, yuvarlaklaşır, göğüs ve kalçalarda deri altına toplanan yağ miktarı artar. Göğüs ve kalçalar büyür, göğüs uçları olgunlaşır. Erkek çocuklarda ergenlik döneminde kızlardan farklı olarak kol ve bacak adalelerinde bir gelişme olur. Göğüs kafesi ve omuzlar genişler, vücut ve yüz erkeksi görünüm kazanır. Ergenlik dönemine özel yüzde sivilceler çıkar.

Bilişsel Gelişim

Piaget’ye göre ergen 11 yaşından itibaren formel işlemsel düşünceyi geliştirir.. Ergen, bir problem çözme durumunda neden-sonuç ilişkisini kurabilir. Büm değişkenleri göz önüne alabilir. Soyut düşünce yapısı ortaya çıkar.

Ergenlik döneminde, kendileri ve dünya hakkında daha fazla düşünmeye başlar ve 13-15 yaşları arasında daha tartışmacı ve eleştirici olmaktadırlar. Bununla birlikte kendilerinin ve başkalarının soyut bakış açılarını değerlendirmekte zorlandıkları için yeni bir ben merkezci eğilim içine girmektedirler Bu düşünce yapısının sonucu olarak, alkol ve uyuşturucuya yönelme, hızlı ve tehlikeli araba kullanma gibi risk alma davranışlarına girmekten sakınmamaktadırlar.

Ergenlikte Zihinsel Gelişim

12 yaş ve üzerindeki zihinsel gelişimle çerçevesinde varsayımlar kurabilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir ve karmaşık sorunları sistemli biçimde çözebilir. Bu dönem gençleri kendi görüşlerini haklı göstermeye yönelik düşünce kurallarını ve mantıksal yolları bulmayı öğrenirler.

Ergenlikte Duygusal Gelişim

Ergenlik dönemi dengelerin bozuk olduğu, düzensiz bir evredir. Dönem, bir çelişkiler dönemidir. Yalnızlıktan duyulan hazzın yanı sıra, bir gruba ait oılma özlemi, yetişkini hor görme ancak ona dayanma; endişe ve umutsuzluğa karşın geleceğe coşkuyla yöneliş bu çelişkilerin en belirginleridir. Bu dönemde duyguların son derece coşkulu olduğu görülür. Bunlar sinirlilik, öfke, bağırma, her şeye karşı gelme, ebeveyni küçümseme, gibi özelliklerdir.

Ergenlikte Sosyal Gelişim

Bu dönemde genç; arkadaşlık açısından çabuk kurulan ve bozulan ilişkiler, kolay etkilenme, toplum içinde sivrilme, ilgi çekme ve rol sahibi olma çabası içindedir. Toplumda saygınlık kazanmaya ve statü sahibi olmaya gereksinme duyar. Toplumsal uyum geniş ölçüde, gereksinim duyduğu bu ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır.

Gencin bu dönemde ailesiyle, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle olan ilişkileri çok önemlidir. Özdeşleşme arayışı içine girer. Genişleyen düşünce alanında, gencin benimsediği düşünce sistemi, davranış, tutum ve eylemleri oluşur. Gencin bu dönemde özellikle arkadaş ilişkileri çerçevesinde, ait olduğu grup önem kazanır ve grup normlarına uymak için çaba harcar.

 

Psikolog Deniz Tunçer

Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.

Psikolog Deniz Tunçer’in diğer makaleleri için lütfen tıklayınız