Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiBen Utangaç Bir Adamım
Hep hayalimdi bir yazıya Dostoyevski gibi başlamak 🙂 Bunu yaptıktan sonra devam edebiliriz sanırım.
Evet ben utangaç bir adamım. Bunu söylediğim insanların ilk tepkisi, aa sen mi, tam aksine utangaçlıkla alakan yok, yok çok girişken görünüyorsun şeklinde oluyor. Evet dışarıdan görünüm öyle, pek utangaç görünmüyor olabilirim ama öyleyim işte.Utangaçlık insanın temel kodlarından, azalıyor, kamufle edilebiliyor ama asla tamamen kaybolmuyor. Bende de durum bu şekilde.
Çocukluğumdan bu yana, sıklıkla hissettirdi kendini utangaçlık. Hatta bu yüzden dayak bile yedim. 12 yaşlarındaydım sanırım, annem bakkaldan margarin almamı istemişti. Ben de hızlıca gidip Rama marka kase margarin almıştım.
Eve geldiğimde annem yüzünde bir memnuniyetsizlikle, ben bundan istemedim, bu pahalı sen normal paket olanından alacaksın dedi. Ve sonrasında aldığım margarini değiştirmemi istedi. Ama o zamanlar en korktuklarımdan birisiydi birşeyi değiştirmek. Gitmek istemememe rağmen, en sonunda benden 5 yaş küçük kardeşimle bakkala gitmek zorunda kaldım. Ama ne gidiş, kardeşim bakkala girince ben de geride bir yerlerde bakkalın beni görmesinden kaçmak için bir kamyonetin arkasına saklandım. Uzaktan pusuya yatıp bakkalda cereyan eden olayları izlemekti niyetim. Ama birden yaşlıca bir adamın bana bakarak hırsııız diye bağırdığını ve bana doğru koştuğunu farkettim. Ben de gayri ihtiyari bir şekilde kaçmaya başladım. Bir süre sonra bu koşu süreci adamın beni yakalaması ve sağlam bir-iki tokat atmasıyla sonuçlandı.Eğer o zaman Kafka okumuş olsaydım kendimi Kafka’nın Dava romanında gibi hissedebilirdim o an 🙂
Sonrasında tokatları yedikten sonra, adam kamyonetinin çadırının ipini neden çaldığımı bir daha yaparsam çok daha kötü şeyler olabileceğini söyledi. Benim bu işle bir alakam olmadığını ne kadar anlatmaya çalıştıysam da yaşlı adamı pek inandıramadım. Bütün bu olaylar neticesinde, yaşlı adam yaptığı şeyin bedelini ödedi ama bana da utangaçlık konusunda sağlam bir ders vermiş oldu.
O zamandan sonra kendimi hep zorladım, utansam da üzerine gideceğim, kendimi zorlayacağım diye. İhtiyacımız olmamasına, kimsenin benden böyle birşey istememesine ve hatta engellmesine rağmen simit, soğuk su ve limonata sattım. Kısa süreli de olsa birkaç yerde çalıştım (13-17 yaşlar arasında, yaz tatillerinde) . En zoru da sabahın köründe çok da kalın olmayan ses tonumla ‘Tazeee gevrekk simidiyaaaaa’ diye bağırmaktı sanırım. Her yeni deneyimle biraz daha azaldı utangaçlığım ama asla tamamen kaybolmadı.
Kendini bu konuda zorlamanın birçok faydasını gördüm diyebilirim. Şu anda TRT’de devam ettiğimiz bir radyo programı, haftada bir iki toplantı ve her hafta benim verdiğim 2-3 seminer var hayatımda. Dinleyenler, izleyenler çok rahat olduğumu söylüyorlar. Ama ben her etkinlik öncesi geriliyorum, utangaçlığı hissediyorum. Farkına vardığım birşey var, bu gerginlik ve utangaçlık hisleri yaptığım işin sonucunda çok daha fazla tatmin almamı sağlıyor.
Utangaçlığın temelinde aslında en basit tarifiyle, kişinin kendisini az diğerlerini çok görmesi yatıyor. Birşeyleri yanlış yapacağım ve diğerleri benim hakkımda kötü şeyler düşünecek korkusu gibi. Bu temel düşünce onlarca küçük düşünce ve senaryoyla bazen hayatımızı o kadar sıkıntıya sokabilir ki, yapmak zorunda olduklarımızı, yapabileceklerimizi yapamaz hale gelebiliriz. Hakkımız olan şeyler bile elimizden kayıp gidebilir, biz sessiz sedasız izlerken…
Hep söylediğim birşey var,bu tür durumlarda, insandaki değişim dışarıdan başlar içeriden desteklenir. Bu sebeple, oturup kendi kendinize ikna etmeye çalışmayın, harekete geçin. Küçük küçük kendinizi zorlayın, kendinizin üzerine gidin. Utangaçlık, dünyayı yaşama potansiyelimize de ket vuruyor. Bu sebeple bir yerlerden başlamak lazım.
Uzman Psikolog Beyhan Budak