Psikoloji & Psikiyatri
Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresiDedikodu Kötü Bir Davranış Olmayabilir
Yrd. Doç. Dr. Onur Okan Demirci
Dedikodu yapanları çoğumuz ayıplar ve kötü bir davranış olarak nitelendiririz fakat çoğu zaman da kendimizi dedikodu yapmaktan alıkoyamayız. Eğer dedikodular hakkındaki düşünceleriniz olumsuz ise sizlere iyi haberimiz var; yapılan yeni araştırmalar dedikodunun oldukça yaygın ve çoğu zaman da kötü niyetli olmadığını gösteriyor.
Dedikodu yapan birilerini gördüğümüzde veya hakkımızda çıkan bir dedikoduyu duyduğumuzda çoğu zaman ayıplar, üzülür veya öfkeleniriz. Dedikodu yapan kişileri kötü niyetli olarak betimleriz. Kimi zaman da dedikodulara karşı kendimizi savunma durumuna geçeriz. Dedikodu gerçek olmasa bile hakkımızda çıkan dedikoduyu kendimiz bile gerçekmiş gibi kabul ederek öyle olmadığına dair herkesi inandırmaya çabalarız. Dedikodu yapanlara “nefret dolu”, “özgüvensiz”, “yalancı”, “kıskanç” gibi sıfatlar yükleriz. Dedikoduya inananlara da “aptal”, “beyinsiz” gibi ithamlarda bulunuruz. Oysa ki birçok araştırma dedikoduyu normal bir davranış olarak nitelendirmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre dedikodular günlük konuşmalarımızın yaklaşık %14 ünü oluşturmaktadır. Her ne kadar dedikodu yapanları ayıplıyor da olsak hepimizin günlük konuşmalarının bir kısmını dedikodu kaplamaktadır. Özetle; dedikodu yapanlara fazla kızmayın çünkü hepimiz yapıyoruz.
Yapılan araştırmalar da dedikodu yapmanın arkadaşlar arasındaki ilişkiyi de güçlendirdiğine dair veriler bulunmaktadır. Peki nedir dedikodu sınıfına giren konuşmalar? Örneğin; bir arkadaşınızın ilişkisi hakkında konuşmaktan tutun, bir yakınınızın sağlık durumunu konuşmak, güncel politik konulardaki politikacılar hakkında konuşmaya kadar hepsi dedikodu kapsamına girmektedir. Bilimsel ve akademik olarak kısaca dedikoduyu tanımlarsak; “O anda orada bulunmayan birinin hakkında konuşmak” diyebiliriz.
Sanılanın aksine olumsuz, kötüleyici dedikodular o kadar da yaygın değil. Yapılan dedikoduların önemli bir kısmını pozitif yani olumlayıcı dedikodular oluşturmaktadır. “Biliyor musunuz onu dün kiminle gördüm?” cümlesi sağlam bir dedikoduyu başlatıcı cümle olabilir fakat devamında “helal olsun sonunda istediğini aldı” diye devam ederek hakkında konuşulan kişiyi olumlamaya götürebilir. Burada kıskançlık duygusunun yerini takdir etme hissi veya davranışı almıştır.
Dedikodu davranışından ziyade dedikoduyu yapan kişileri stigmatize etme yani etiketleme davranışı dedikodunun kendisinden daha kötü olabilir. Bu konuda en yaygın etiketleme şekli kadınların erkeklere göre çok daha fazla dedikodu yaptıkları hakkındaki yanlış inanıştır. Böyle bir etiketleme sonucunda kadın cinsiyete sahip olmak otomatik olarak “dedikodu yapabilir” etiketini de beraberinde getirmektedir. Bu etiket yüzünden belki de kadın cinsiyete sahip olmak bir iş bulmayı zorlaştırabilir, işten çıkarılmayı kolaylaştırabilir, yargılanmayı beraberinde getirebilir. Herhangi bir dedikodunun sorumlusu olarak öncelikle o ortamda bulunan kadınlar suçlanabilir. Bu açıdan baktığımızda dedikoduya olan önyargılarımız dedikodunun kendisinden çok daha zararlı bir hal alabilir. Kadınlar bu konuda öyle bir etiketlenmiş durumdadır ki çoğumuz, neredeyse alınlarında “dikkat dedikodu yapabilir” yazıyormuş gibi davranıyoruz. Şimdi söyleyin, dedikodu mu daha tehlikeli yoksa dedikoduya olan bakış açımız mı?
Bilimsel verilere göre konuşursam, araştırmalarda kadınların olumlu veya olumsuz olarak erkeklerden daha fazla dedikodu yaptığına dair sonuçlar bulunmamaktadır. Erkekler de en az kadınlar kadar dedikodu yapmaktadırlar.
Yapılan araştırmalar dedikoduların %10 unun tamamen olumlu olduğunu göstermektedir (“ne kadar güzel”, “ne kadar yakışıklı”, “ne kadar zeki”, “ne kadar çalışkan” vs). Dedikoduların çoğunu zarar vermeyen, nötr dedikodular olarak değerlendirebiliriz.
Bazen dedikodular bazı durumlar için önlem almamızı dahi sağlayabilirler. Örneğin; hakkında sahtekar veya güvenilmez olarak duyduğumuz biri ile bir iş yaparken temkinli davranmamızı sağlayabilir. Olumlu dedikodular bizi o insana daha sıkı bağlanmamızı sağlayabilir. Dedikodular zihnimizde önyargılar oluştururlar fakat o önyargıları nasıl kullanacağımız ise bizim elimizdedir. Zararlı olan dedikodunun kendisi değil bizlerin dedikodu malzemesine olan bakışımıza göre kendimizi yönlendiremeyişimizdir. Zihnini verimli ve farklı bakış açılarını görebilecek şekilde kullanan bir insan her tür dedikoduyu kendi lehine çevirmesini bilecektir.
Son olarak söylemek istediğim bir şey daha var. Dedikodu hepimizin günlük iletişim şeklimizin bir kısmını oluşturmaktadır. Dedikodu bir tür iletişim yoludur. Dedikodusuz bir hayat yerine önyargılarla yönetilmeyen bir hayat amacı güdebilirsek daha sağlıklı yaşayabiliriz. İnsan dedikodu yapan bir hayvandır. Düşünen insan ise dedikoduyu sağlıklı şekilde değerlendirebilen bir hayvandır.
Yrd. Doç. Dr. Onur Okan Demirci
Yazılı olarak izin alınmadan alıntı yapılamaz.
Yrd. Doç. Dr. Onur Okan Demirci’nin diğer makaleleri için lütfen tıklayınız