Psikoloji & Psikiyatri

Psikoloji ve psikiyatrinin internet adresi

Neydi Bir Arada Tutan Şey İkimizi?

Psikolog / Uzman Psikolojik Danışman Pınar Akdemir Gandur
neydibiraradatutanşeyikimizi e1451392727164 - Neydi Bir Arada Tutan Şey İkimizi?

Kadın ve erkek gergin bir gülümsemeyle odaya girdiler. Birbirlerine temas etmemeye dikkat ederek, çift kişilik koltuğun bir köşesine kadın, diğer köşesine erkek oturdu. Neredeyse sırtlarını birbirlerine çevirmiş iki yabancı gibiydiler. Belli ki kızgınlardı birbirlerine, hem de kırgın… Kim, nereden, nasıl başlayacağını bilemedi.

Başlamalarına yardımcı olmak adına “neden çift terapisi almak istediklerini” sordum. Ardından ilişkilerindeki sorunlarını, beklentilerini, nelerin değişmesini istediklerini birlikte ele aldık. İlk görüşmenin sonunda, kadında da erkekte de, uygun bir iletişim ortamında kendilerini ifade edebilmiş olmanın yaşattığı rahatlık vardı. Koltuktaki oturuşları ve yüz kasları biraz daha gevşemişti, ses tonları yumuşamıştı.

Onları uğurladıktan sonra terapi notlarımın başına geçtim. Meslek alışkanlığıdır, her seanstan önce ve sonra, o zaman dilimini ayırdığım çifte hazırlanırım. Bu çiftten sonra da aynı şekilde, onlarla ilgili tuttuğum notlarımı toparladım. Arka fonda ise seans aralarında usul usul mırıldanan radyomdan ılık bir şarkı sesleniyordu: “Neydi bir arada tutan şey ikimizi? Birleştiren neydi ellerimizi?” Eminim bir çoğunuzun bildiği bir Yeni Türkü şarkısı bu. Bu anlamlı dizeler ise şair Murathan Mungan’a ait.

Ben de düşündüm, “Sahi bunca tartışmaya ve gergin geçmiş günlere karşın, neydi bu çifti bir arada tutan şey?” Şimdi bu yazıyı okuyan bir çoğunuz içinden şöyle cevaplar veriyor olabilir: “Sevgileri… bağlılıkları… aşkları… alışkanlıkları… beklentileri…” Evet doğru, bunların hepsi bu çifti bir arada tutmaya yardımcı olabilir. Benim açımdan dikkat çekici olan nokta ve bu sorunun cevabı ise yaşadıkları sorunlara rağmen, her ikisinin de istediği şeyin “ilişkilerini daha kaliteli yapmak” olmasıydı. İkisinin de beklentisi, çift terapisiyle birlikte daha nitelikli bir ilişkiyi paylaşmaktı. Onların sürecinde kapıyı aralayan anahtar, bu istekleri oldu. Herşeye rağmen onları bir arada tutan şey de…

Peki sadece bunu istemek, yani “ilişkimin daha kaliteli olmasını istiyorum” düşüncesi, ilişkilerinde sorunlar yaşayan çiftleri bir arada tutmak için yeterli mi? Ya da her çift mutlaka bir arada tutulmaya çalışılmalı mı? Bu iki soruyu cevaplamaya alışılmışın aksine tersinden başlayacağım.

Her ilişki mutlaka devam edecek diye birşey yok. Çift terapisi sürecinde özellikle ilk görüşmenin sonunda eşler benden, “ilişkilerinin devam etmesi gerekiyor mu, yoksa ayrılmaları mı gerekir”, buna dair net yargı içeren bir yorum beklerler. Ben ise bu beklentilerine, onlara önemli bir soru sorarak karşılık veririm: “Siz ne yapmak istiyorsunuz? İlişkinizin şu anki haliyle sürüp gitmesini mi, ilişkinizi daha kaliteli yapmayı mı, yoksa ayrılmak mı?” Çünkü “bizden olur mu, olmaz mı” sorusunun cevabı terapist olarak bende değil, bizzat eşlerin kendisinde saklı. Terapide ise benim amacım, eşlerin bu cevaplarını netleştirmek ve istedikleri şey ilişkilerini daha kaliteli yapmak ise, bunun yollarını onlarla çalışmak. Dolayısıyla yukarıdaki iki soruya karşılık ilk cevabım şu: Çiftin bir arada tutulmaya çalışılması gibi birşey söz konusu olamaz, bu kararı da terapist değil, eşler verir. Oysa yaşadığımız toplumun kültürel özelliklerinden biridir; çiftler tartışma yaşadı mı, üzerine ayrılık kararını da verdiler mi, kök aileler, yakın arkadaşlar, komşular seferber olurlar çifti tekrar bir araya getirmek için. Yakın çevrenin, çifte gösterdiği bu “birleştirici yaklaşımın” oldukça iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Ancak eş dostun hatırıyla tekrar bir arada olmaya başlayan çiftler, ilişkilerinde daha önce yaşadıkları sorunları nasıl çözeceklerini öğrenmiş oluyorlar mı? Bu nokta çok kritik. Pek çoğu ne yazık ki, tekrar bir araya geldikten sonra, en fazla bir ay içerisinde, eski tartışmalı ve gergin döngülerine geri dönüyorlar. O nedenle ilişkilerinde sorun yaşayan çiftlere, yakın çevrelerinin verebileceği ilk tavsiye, çifti ilişkilerine devam etmeleri için ikna etmeden önce, evlilikleri ile ilgili psikolojik danışmanlık hizmeti alabilecekleri bir uzmana yönlendirmek.

Gelelim ilk sorumuza, yani ilişkiyi daha kaliteli yapma isteğinin çiftin birlikte olmaya devam etmesi için yeterli olup olmadığına… Bunu istiyor olmak ve bu isteğin karşılıklı olması ilk ve en önemli basamak. Ama ilişkideki sorunları aşmak için tek başına yeterli elbette değil. “İlişkiyi daha kaliteli yapmayı isteme” düşüncesini, eyleme dönüştürmek gerekiyor. Yani bu noktada işin içine, eşlerin bazı davranış kalıplarını değiştirmesi giriyor. İşte terapi sürecinde çift ile birlikte üzerinde çalıştığımız kritik nokta da bu. Her iki eşte de şimdiye kadar aralarındaki sorunlara yol açmış davranış kalıplarını basamak basamak değiştirmelerine yardımcı olmak. Tabi insanın yıllarca alışageldiği davranışları, üslubu öyle hemen iki- üç günde ya da bir haftada değiştirivermesi kolay olmuyor. Ancak mümkün mü? Kesinlikle evet. Üstelik her iki eş de bu gayreti karşılıklı gösterdiklerinde, ilişkilerinde sağladıkları değişim ve geldikleri nokta, onlar adına uyumu ve doyumu bambaşka bir noktaya taşıyor. İkinci cevabın net formülü ise şu: İstemek önemli ama tek başına yeterli değil, bunu eyleme de dönüştürmek gerekiyor.

İstediler, uğraştılar, çıkışlar kadar zaman zaman inişler de oldu ama pes etmediler, değişim için çaba göstermeye devam ettiler. Sonrası mı?.. Birbirlerine küsmüş gibi koltuğun iki ayrı ucuna yerleşmek yerine aralarındaki mesafe giderek azaldı, göz temasları arttı, nazikçe dokunmayı öğrendiler, incitmeden ifade etmeyi huy edindiler, ilişkilerinden söz ederken yüzleri daha çok gülüyordu, yaşanan tartışmaları kavgaya ve derin kırgınlıklara dönüştürmeden tamamlıyor ve çözüm üretiyorlardı.

Terapi sürecinin sonunda, eşit olmasa bile “dengeli”, farklılıklara rağmen “uzlaşabilen ve birbirini tamamlayan”, “sevgi, şefkat, güven” gibi olmazsa olmaz duyguların yaşandığı bir ilişki biçimi geliştirdiler. Bu, onların ilişkilerine yaptıkları bir yatırımdı. Geldikleri aşama ise kendileri için birer armağan…

Psikolog / Uzman Psikolojik Danışman Pınar Akdemir Gandur